feedburner
Enter your email address:

Delivered by FeedBurner

feedburner count

MUSİBET AYNASINDA İNSAN

Etiketler:

SALİH ÖZAYTÜRK

I.
Genç yaştaki bir yakınını kaybetmenin neticesinde içerisine girdiği sorgulamalar sonucu İslâm’la yüzyüze gelen biri olarak, “Musibetlerin insandan istediği nedir” diye sorulan soruları, ‘gayba açılan pencereler’ olarak tanımlamış ve bu tanımın izdüşümleriyle cevaplamışımdır yakın bir zamana kadar.
Depremler, savaşlar, düşmanlıklar, düşen uçaklar, ellerinizin altından kayıp giderek arkalarından bakakaldığınız hayatlar, kazalar, geçim dertleri, gelecek kaygıları, yardıma muhtaç olanlar, yetişememeler, hastalıklar ve nihayet hiçbir şeyi gerçekten halledemeden çekip gitmeler, ölüm.. Kuşatılmışsınızdır çepeçevre. Çare diyerek ellerinizi attığınız sebepler kısırdır. Yarmaya çalıştığınız çember her adımda biraz daha daralır. Sığınmaya çalıştığınız korunaklar beş para etmez musibetlerin karşısında. Her baş kaldırışınız cesaretinizdeki kırılmalarla sonuçlanır. Onlar yapmaları gerekeni yapıp kendileri çekip gidinceye kadar beklemek zorundasınızdır.
Peki, nedir anlatılmak istenen şey? Ve nedendir? İnsanın dünyasına indirilmek istenen o gerçek neredendir? Musibetlerin insana göstermek istediği önemli bir mesele olmak zorundadır. Olmalıdır; çünkü, görünüşte insan tamamen yokluklarla ve yok oluşlarla kuşatılmış bile olsa, cevabı olmayan bir soru sorulmamıştır. Karşılığı olmayan bir tek istek verilmemiştir insana.
Yakın bir zamana kadar, ruhumu saran bu derin sorgulamaya karşı, her defasında musibetlerin, şu fena ve fani sebepler dünyasının içerisinde sebeplerle, maddeyle hemhal olarak yetinmeye çalışan insanı dürterek uyandırdığını, bu diyarın bir imtihan diyarı olduğunu hatırlattığını düşünerek rahatlamışımdır. Evet gerçekten de öyledir. İnsan günlük uğraşıların içerisinde uyuşup uykulara dalmaktadır. Küçük büyük musibetlerle yeniden uyandırılıp duygularıyla gerçeğin farkına varması sağlanmaktadır. İşte böylece insanın ihtiyaçlar nedeniyle dünyaya ve gelip geçici olan şeylere, fenaya çevrilmiş olan yüzü; gerçeğin kendisi olan bekaya ve tüm gerçeklerin kaynağı olan Rabbine, hakkın ta kendisi olan Cenâb-ı Hakk’a çevrilmektedir. Başına gelen musibetler karşısında arayışa giren ve İslâm’la tanışan insanların çokluğu bu nedenledir. İnancının gereğini yaşamazken musibetlerin uyandırmasıyla inancının, İslâm’ın gereklerini yerine getirir hâle gelen insanların çokluğu da...
Musibet bir ayna gibidir insanın karşısında. Karanlığın içerisindeki aydınlıktır insan için. Arkası karanlık camların sizin siluetinizi daha güzel göstermesi misali, musibetlerle karanlığın aydınlığında insanın kendini seyretmesi istenmektedir. Lezzetlerin ve varlığın gözleri kamaştıran, gerçeği göremez hâle getiren aydınlığında yolunu şaşıran insana gitmekte olduğu asıl yönü ve niteliklerini hatırlatır musibet. Kesretin dağınıklığında kendini, varoluşunun nedenini unutan insan için; varlığının nedenlerini anlatan, aydınlatan bir aynadır o. Lekesiz ve tertemiz.
Daha çok ihtiyacınız olan erdemin, rüşdün niteliklerini okursunuz her bir musibetin içerisinde, bir bir. Karşısında paranın beş para etmediği bir musibetle cimriliğiniz vurulur yüzünüze. Nefsinizin hasisliği ile yapamadığınız yardımlar, kırdığınız gönüllerle yüzleşirsiniz. Makamların altında harcadığınız insanlar gelir aklınıza. Oysa musibet makam mevki dinlemez. Bir savcı gibi dikilir karşınıza! Ellerinizin yaptığı işlerin değersizliği ve çirkinliği nisbetinde musibetin önünde suçlu hissedersiniz kendinizi. Kendinizle, hiç istemeden yüzleşir ve yargılarsınız. Kaçınılmaz pişmanlıklara düşersiniz. Pişmanlıklar ise istiğfarların önsözüdür gerçekte.
Vazifeli bir memur gibi gelir musibet. Anlatması gerekenleri bir bir anlatır. İstiğfarların gelmesiyle vazifesini tamamlar. Sonra da, genellikle geldiği gibi, sessiz sedasız çeker ve gider. Geriye eskisine oranla daha olgun, daha merhametli ve gerçeklerin daha bir farkında olan insanlar bırakır. İnsan musibetlerin içerisinden pahalı ve aynı oranda değerli kazanımlarla çıkar. Yeter ki, şu kâinatın her bir şeyinde ve her bir işlevinde okunan rahmet ve adaleti görmezden gelerek girişilen isyanlarla o kazanımların önü kapatılmasın.
Öyledir! Her bir musibet gaipten gönderilmiş bir elçi gibi gelir insana doğru. Odanın kararmasıyla tül perde arkasında kâinatın görünmesi misali, musibetler, şu görünür varlıkların bir perde gibi örterek görünmez kıldıkları gayb âlemlerini sebepler ve sonuçlar dünyasını karartarak gözler önüne sererler. Kâinat perdesi arkasında cenneti ve cehennemi, bekayı ve bâki âlemleri; bunların tek ve gerçek Sultanını celâlli bir tarzda gösterirler. Gayba doğru açılan kapılardır onlar. Musibetlerin o celâlli yüzüne hafif bir tebessümle bakıp arkalarına doğru başınızı uzatabilirseniz, kapılar zorlanmaksızın aralanıverir. Ardınızda bıraktığınız geçici, fani bir dünyaya bedel, ölümsüz, bâki ve rahmetin perdesiz tecelli ettiği diyarlarla karşılaşıverirsiniz bir anda… Sanki musibetler gayba seferler yapan Burak’lardır insan için. Gaybın gerçekliğine ve yaşanır ama görülmez olan Zât’ın varlığına dair olan inancınızda bir artış olmasa bile; emniyetin daha yakın hissedildiği mertebelere doğru yol almadasınızdır. İmanınız yakîn mertebelerinde seyr-ü sefer hâlindedir artık.
II.
İslâm’la muhatap olduktan bir süre sonra, musibetlerle insanın önünün açılmasından farklı olarak, ikinci ve ciddi bir kazanım daha yaşamıştım. Hz. Âdem ile Havva’nın cennetten indirilişlerine sebep olan şeyin dikkatimi çekmesiyle başlayan bir düşünme süreci sonucu gerçekleşen bir kazançtı bu. Hz. Âdem, hâşâ, kalitesiz biri değildi. Bizden binlerce kat nitelikli olduğu ortadaydı. Oysa, onun düştüğü hataya biz bile düşmeyiz gibi geliyordu bana. O kadar güzelliğin ortasında gidip de o bir tek yasağa yapışmazdık herhalde diye düşünüyordum. Öyleyse, onun yanlışı görmesini engelleyen kaçınılmaz bir durum vardı orada. Cennetteki Âdem’e oranla, dünyada yaşıyor olmanın beni avantajlı bir konuma getirdiği bir gerçek... İşte bu sorgulama, beni yeni bir açılımla tanıştıracaktı:
Cennette yaratılan Hz. Âdem ile Havva’nın cennetin ortasında işledikleri hatayı dikkate alacak olursak, görürüz ki, o hatayı yanlışın olmadığı bir ortamda işlemişlerdir. Böylece yanlışın olmadığı bir ortamda insanın doğruyu keşfetmesinin mümkün olamadığını anlarız. Bunun nedeni ise, insanın elinde birbirine zıt verilerin olmamasının onu muhakeme gücünün kaynağı olan kıyastan mahrum bırakmasıdır. İnsan görmediğini ve bilmediğini ancak kıyas yaparak aydınlatabilir. Kıyas ise ancak zıtların buluştuğu bir zihinde gerçekleşebilir. Böyle bir zihin ise ancak hayır ile şerrin, doğru ile yanlışın, gölge ile ışığın, sıcak ile soğuğun.. yani zıtların buluştuğu bir ortamda beslenebilir. Bu verilerden, dolayısıyla beslenmeden mahrum bir zihin, yani tamamen hayrın olduğu—cennet gibi—bir ortamda bulunan bir insan zihni, bu kıyası gerçekleştiremediği için, hayrın hayır olduğunu da bihakkın farkedemez. Yanlışın olmadığı bir ortamda doğrunun doğruluğunu bihakkın kavramak da imkânsızlaşır. Dolayısıyla hataya açık duruma gelinir. İşte Âdem ile Havva’yı o acayip hatanın içerisine atan, cennette bu verilerden ve kıyastan mahrum oluşlarıdır. Beni onların cennetteki konumlarına oranla avantajlı bir duruma getiren de zıtların buluştuğu bir ortamda—yani dünyada—oluşumdur.
Yasak olan şeyi işleyen Hz. Âdem için, o yasak gerçek bir musibete dönüşmüştür. Çünkü bu hatanın sonrasında şerrin ve huzur bozucu şeylerin hiçbir çeşidinin olmadığı cennetten indirilmiştir. Böylece hatanın hata olduğunu anlamış, istiğfara ve sorgulamaya girişmiştir. Neticede cennette elde etmesi mümkün olmayan birşeyi elde etmiştir dünya hayatında: kıyas edebilmeyi, farkın farkında olabilmeyi...
Bu çıkarımlarla bakılırsa, sıkıntının hiç olmadığı bir ortamda huzurun nimet olduğunun keşfedilmesinin insan için pek mümkün olamayacağı görülecektir. İnsandaki sıkıntıların ana kaynağı olan musibetler, insanın huzur nimetini duyumsayabilmesi için kesinkes gereklidir. Yani, insanın cennetteki huzurun farkına varabilmesi için sıkıntılar yaşayarak kıyas yapabilir hâle gelmesine ihtiyacı vardır. Bu da ancak musibetlerin varlığı ile olabilir. Musibetler ise hayrın da, şerrin de varlığını gerektirir. Dolayısıyla da, hayır ve şer ortamı olan dünyanın ve dünya hayatının varlığını.
Şerlerle, musibetlerle insanda önü açılan kıyas gerçekten ciddi bir kazanımdır. Çünkü kıyaslar, derin manevî hakikatlerin sebep-sonuç ilişkilerinin içerisinde perdelendiği bu dünya hayatında Cenâb-ı Hakk’a karşı perdesiz bir muhatabiyeti yakalamanın en kestirme yoludur. Musibetlerin insana sunduğu birincil kazanımlar olan istiğfarlarla insanın manevî zemini temizlenir ve imanın sunduğu gerçek aydınlıklarda kıyasın ve delilin önü açılır. İnsan kendi benliğindeki sıfatçıklar ile Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarını mukayese edebilir hâle gelir. Akıl ve ene yardımıyla yapılabilen bu karşılaştırmalar sonucu, insan Rabbini görmediği halde görürcesine tanıyabilir artık. Bu kıyaslarla bilgiler içselleşir ve kuru bir malûmat olmaktan çıkarlar çünkü.
III.
Musibet karşısındaki insanın hissettiklerini anlatmak istesem, yalnızca ‘acz’ diye tarif ederdim. Çünkü musibet insanın kudretini aşan her türlü zorlanmanın ifadesidir gerçekte. Yüreğiniz altından kalkamadığınız meseleler karşısında sıkışır. Duygularınız itirazlarla aczin değişen halleri arasında gider gelir. Siz yangınları yaşarken müracaat ettiğiniz kapılar acilen açılmaya hiç de müsait değildir çoğunlukla. Acziyet içerisinde kahır-sabır ikileminde kalakalırsınız. İster neticesinde çözümleme imkânını bulduğunuz bir problem olsun, isterse çözümsüzlüklerle neticelensin, karşısında acz hissettiğiniz herşey musibettir sizin için.
Musibetlerin insana en çok hissettirdiği, en derinde yaşattığı his olan ‘acz’ ise, işte bu kıyasın altında yatan duyguların hissiyatın en ciddi tahrikçisidir. İnsanın kendisini acz içerisine düşüren bir musibetle karşılaştığı zaman ilk tepki olarak ağlaması da bunun göstergesidir. İşte musibetlerin tahrikiyle açığa çıkan acz duygusunun hislerin tamamını uyandırması, beraberinde bir duygusal açılımı da getirir. Bu duygusal açılım kıyasın zeminini oluşturan duyguları kuvvetlendirir ve derinleştirir. Dolayısıyla kıyasın zemini kuvvetlenir ve böylece bilgilerin içselleşerek gerçeğe dönüşmesi kolaylaşır.
En çok sevdiği varlık olan evladı idam istemiyle yargılanan anneye “Oğlun berat etti” yazılı kâğıdı getiren habercinin etkilenmemesine mukabil annenin bayılması bu nedenledir. Haberi getirenin benliğinde karşılığı olmayan o duygulanımın annede karşılığı vardır zira. Eğer haberci, oğlu idam istemiyle yargılanan biri ise, o da ağlayarak getirecektir bu haberi. Bu iki insan, mahşerden, sırattan ve cehennemden haber veren âyetlerden sonra Cenâb-ı Hakk’ın mü’min kullarına yönelik “Girin cennetime” hitabıyla karşılaştıklarında da gözyaşlarını tutamayacaklardır. Gözyaşları Kur’ân’ın sayfalarını ıslatarak âyetleri hayatlandıracaktır. Âyetler gelip yüreklerinin en derin ve en nazenin köşesine yerleşeceklerdir; unutulmamak üzere!
Bu örnekten de anlaşılacağı üzere, musibetler, içerisinde bedenlerin ve hayatların tutukluluk hissetmelerine bedel, kalplere ve ruhlara sınırsız özgürleşme imkânı sağlamaktadır. Bu özgürleşmeyle gelen manevî uyanış ve açılımlar karşısında, İblis’in uyutucu efsunları da etkisiz kalmaktadır. Dünyayı ve bedeni merkeze alan şu ahirzaman medeniyetinin oyuncakları da etkisini yitirmektedir.
Musibetin celâlli yüzünün arkasında böylesi bir ikram gizlidir işte. Bu ikramın hatırına yaşarız musibetleri. Musibetler ile uyandırılırız gaflet uykularından. Bunu farkedince de, sabrın ve şükrün buluştuğu bir adrese dönüşür musibetler...

http://64.4.8.250/cgi-bin/linkrd?_lang=EN&lah=4a20a2bcfe9d92cc766546ee019559bb&lat=1013728836&hm___action=http%3a%2f%2fwww%2ezaferdergisi%2ecom dan alınmıştır



SEVDİĞİM SÖZLER

Etiketler:

Bir saatliğine mutlu olacaksanız, şekerleme yapın
Bir günlüğüne mutlu olacaksanız, balık avlamaya gidin
Bir aylığına mutlu olacaksanız, evlenin
Bir yıllığına mutlu olacaksanız, bir servete konun
Tüm yaşam boyunca mutlu olacaksanız, işinizi sevin...
ÇİN ATASÖZÜ


*."Ünlü yazar Shakespeare, bu konuda şöyle diyor: "İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor... Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korkttuğu için.Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için."


*BU GÜNÜ DÜŞÜNÜYORUM...
DÜN GEÇTİ YARIN VARMI?
GENÇLİĞİME DE GÜVENEMEM,
ÖLENLER HEP İHTİYARMI?



DİPLOMASİ

Etiketler:

Adamin biri Afrika'da safariye çikarken yanina minik köpegini de almis.Minik köpek bir gün ormanda dolasip, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kayboldugunu fark etmis.Ne yapacagini düsünürken bir de bakmis ki karsidan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyecegini ariyor "Simdi basim dertte" diye düsünmüs minik köpek. Etrafina bakmis yerde kemik parçalarini görmüs. Hemen arkasini leoparin geldigi yere dönerek kemikleri kemirmeye baslamis, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalisiyormus. Leopar tam saldiracakken minik köpek kendi kendine konusmus; "Ne kadar lezzetli bir leoparmis. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mi?"Bunu duyan leopar bir anda donmus kalmis ve en yakindaki agaca tirmanarak dallarin arasina saklanmis. "Tam zamaninda kurtardim yoksa bu köpege yem olacaktim" diye düsünmüs leopar.Bütün bunlar olup biterken bir baska agacin üstündeki bir maymun olanlari izliyormus. Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardan kurtulabilecegini düsünmüs.Leoparin yanina giderek neler oldugunu anlatmis. Leopar kopegin yaptiklarina çok sinirlenmis ve maymuna "Atla sirtima, gidip sunu yakalayalim" demis. Ancak minik köpek neler oldugunu ve leoparin sirtinda maymunla birlikte süratle kendisine yaklastigini fark etmis. "Simdi neyapacagim" diye düsünürken kaçmaya tesebbüs etmemis. Bunun yerine arkasini leoparin geldigi yöne dönerek,kemikleri kemirmeye devam etmis. Tam leopar saldiracakken yine kendi kendine konusmus;"Bu aptal maymun da nerede kaldi? Yarim saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hala haber yok!" !!!!!!!!Diplomasi böyle birsey iste... Yapabiliyorsan; hızlı düşün, sakin ol, güçlü görün, düşmanını kendi silahı ile yen...



ŞEYTAN VE DOSTLARI

Etiketler:

ŞEYTANIN EN TATLI 12 SÖZÜ

1 - BİR DEFAYLA BİR ŞEY OLMAZ

2 - DAHA GENCİZ.

3 - ALLAH (C.C) KALP TEMİZLİĞİNE BAKAR.

4 - ALLAH (C.C.) İLE KUL ARASINA GİRİLMEZ.

5 - EMEKLİ OLDUKTAN SONRA.

6 - ZAMAN SİZE DEĞİL SİZ ZAMANA UYUN.

7 - BİR ŞEY OLMAZ ALLAH (C.C) AFFEDER.

8 - BU KADAR GÜNAHTAN SONRA BİRAZ ZOR AFFEDİLİRSİN.

9 - FAZLA DÜŞÜNME KAFAYI YERSİN.

10 - CEHENDEMDE BİR SÜRE YANDIKTAN SONRA CENNNETE GİRMEYECEKMİYİZ. (Sanki kibrit çöpünün ateşine dayana biliyormuş gibi)

11 - BİZ BÜYÜKLERİMİZDEN BÖYLE GÖRDÜK.

12 - AMAN HA DİKKAT BEYNİNİZİ YIKAMASINLAR.


ŞEYTAN VE DOSTLARI
Bir gün Şeytan, dünya çapında konvansiyonel bir toplantı için tüm dostlarını çağırmış.
Açılış konuşmasında demiş ki:
Müslümanların Camilere gitmesini engelleyemiyoruz. Kur'an okumalarını ve gerçekleri öğrenmelerini de engelleyemiyoruz. Allah ve elçisi ile sağlam ilişkiler kurmalarını da engelleyemiyoruz.
Allah ile bir kere bağlantı kurduklarında üzerlerindeki gücümüz kırılıyor. Dostları demiş ki: Gerçekten zor bir durum, peki ne yapalım? Şeytan demiş ki: Bırakın Camilere gitsinler. Fakat zamanlarını çalın, böylece Allah ve elçisi ile bağlantı kuramasınlar..
Sizden isteğim budur. Şeytan devam etmiş: Dikkatlerini dağıtın, böylece gün boyunca Allah ile hayati öneme sahip bağlantıyı kuramasınlar. Dostları şaşırmış: Bunu nasıl başaracağız?
Şeytan:
Hayatın önemsiz ayrıntılarıyla zihinlerini sürekli meşgul et! Müslümanların kulaklarına şunu fısılda: Harca, harca, harca.. Borç al, borç al, borç al..'
Kadınlarını işe girip uzun saatler boyunca çalışmaları için ikna et ! Erkeklerin haftada 6-7 gün, günde 10-12 saat çalışmalarını ve böylece hayatlarında boşluk kalmaması için planlar yap! Çocukları ile zaman geçirmelerini engelle!
Evleri ferahladıkları bir yer olmaktan çıkacaktır! Zihinlerini o kadar meşgul et ki kendi iç seslerini (oto kritik, nefis muhasebesi) dinleyemesinler! Böylece kafaları karışacak, Allah ve elçisi ile zihinsel beraberlikleri kopacaktır. Bravooo, mükemmel fikir, diye alkışlamış dostları. Durun, daha bitmedi, diye devam etmiş Şeytan:
Kahvehanelerde, doktor muayenehanelerinde, kafe'lerde masaları gazete ve dergilerle doldur! Zihinlerini 24 saat haber bombardımanına tut! Araba kullanma esnasında tefekkür etmelerini, İnternete girenlerinin mailboxlarını, junk maillerle, sipariş katalogları ile, bahislerle, çekilişlerle, promosyon ürünleri ile ve boş umutlarla doldur! Gazete ve TV'leri ince yapılı güzel modellerle doldur ki kocaları dış güzelliğin önemli olduğuna inansınlar ve hanımlarından hoşlanmasınlar! Kadınların, akşamları kocalarıyla ilgilenemeyecek kadar çok yorulmasını sağla! Eğer kadınlar, erkeklerin ihtiyacı olan sevgiyi veremezlerse, erkekler bu sevgiyi başka yerlerde arayacaklardır!
Çocuklarına namazın önemini anlatmalarını engellemek için hikaye kitaplarını tavsiye et!
Doğaya çıkıp Allahın yaratma sıfatını görmelerini engellemek için onları çok meşgul et, eğlence parklarına, fuarlara, spor karşılaşmalarına, oyunlara, konserlere, sinemalara vs götür! Oralarda kavga çıkarıp birbirlerini vurmaları sağla! Bizim işimiz fitne çıkarmaktır, bunu unutma! İslami dostluklar ve sohbetler yerine, taraftar-parti dostluklarını ve dedikoduları teşvik et! İşte plan bu! Futbol, hayatlarının odağı olsun. Futbolcuların isimlerini çocuklarına ezberletmeyi marifet saysınlar! Ancak İslamın şartlarını merak bile etmesinler! Kurnazca plan için dostları şeytanı çılgınca alkışlamışlar ve ülkelere dağılırken Müslümanları daha fazla meşgul edeceklerine, telaş içinde oraya buraya koşuşturacaklarına, Allah'a, Elçisine ve ailelerine daha az zaman ayırtacaklarına söz vermişler. Sence bu plan başarılı mı?



ZULMÜ ALKIŞLAYAMAM

Etiketler:

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı,hatta boğarım!...
-Boğamazsın ki!
-Hiçolmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördümmü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?

Mehmet Akif Ersoy



ŞİFALI BİTKİLER

Etiketler:

Hangi hastaliga hangi yiyecek?

Doga bir eczane gibidir! Tahil, sebze ya da meyvelerde bulunan cesitli maddeler, vitaminler;depresyo ndan tansiyona bircok hastaliga iyi gelir. Urfa`nin aci pul biberinin cilde yararli, teni guzellestiren maddeler icerdigini, Ilacta aspirin neyse, yiyecekler icinde elmanin da o, oldugunu soyleyen Londra Universitesi uzmanlarinin hazirladigi dogal savas programinda hangi hastaliga karsi neler yemeniz gerektigi anlatiliyor.

GRIP
Satsuma: (Kucuk portakal) Icerdigi folik asit ve C vitamini sayesinde oksurugu ve kanli tukurukleri keser. Ayrica kan pihtilasmasina karsi en etkin dogal yiyecek oldugu icin ileri yaslarda felc ya da kalp krizi riskini de azaltir.
Tarcin: (Yemeklere girmis olabilecek E-coli bakterisinin vucutta yayilmasini engeller. Mideyi duzene sokar. Kusmayi engeller. Hatta bal ya da limon suyuyla birlikte alindiginda bogazdaki yanmalari keser.
Hardal: ( Icindeki singrin maddesi, midenin gaz cikarmasina yardimci olur. Sindirim sistemini duzenler, mide agrilarini giderir. En fazla bir cay kasigi alinmalidir.
Nane: (Icerdigi mentol, midenin normallesmesine neden olur. Vucuda giren grip mikrobuna karsi savastigi gibi, ileri yaslarda ulsere yakalanma riskini de azaltir. Nane cayi, bas agrisi, grip, stres gibi hastaliklarin yani sira mide yanmasina da bire birdir.

DEPRESYON
Avokado: ( Sindirimi cok rahat olan bu meyvayi ozellikle yeni dogmus bebeklerin ilk mamasi olarak tavsiye ederiz. Icerdigi E vitamini kalbe iyi gelir, yuksek potasyum da dinc tutar ve insani depresyona sokan uyusukluluk ve rahatligi uzerinden atar. Vucudun kolesterol oranini ayarlar. Teninizin surekli hucre yenilemesine neden olur. (Zayiflamak isteyenler dikkat: Yag orani bir cikolata kadar yuksek olan avokadoyu yememenizi oneririz.)
Cikolata: ( Sutlu cikolatalari tercih edin. Cunku icerdigi kakao yagi, magnezyum, E vitamini beynin kendisini yenilemesine ve psikolojik rahatlik saglamasina yardimci olur. Migreni olanlar cikolatadan uzak durmalidir.
Istiridye: ( Icindeki demir, sperm sayisini ve insanin seks gucunu artirir. A, B12 ve C vitaminleri icerir. Beyin icin en faydali yiyecek olan istiridye, enerji verir. (Dikkat: Kolesterol orani bircok baligin iki katidir.)
Patates: ( Orta boy bir patates,bir insanin bir gun icinde almasi gereken C vitaminini icerir. Beyindeki serotonin adli kimyasal maddenin kendisini yenilemesini saglar.

IDRAR YOLLARI
Nane: Idrar sokturucu ozellige sahiptir. Icerdigi mentol, midenin normal islevini gormesine neden olur. Vucuda giren grip mikrobunakarsi savastigi gibi, ileri yaslarda ulsere yakalanma riskini de azaltir. Sabahlari mide bulantisini keser. Nane cayi, bas agrisi, stres gibi hastaliklarin yani sira mide yanmasina da bire birdir. Ancak nane cayini ac karnina degil, tok karnina iciniz.
Elma: Icindeki C vitamini ve pektin oldukca faydalidir. Kolesterolu dusurur, sindirim sistemini duzenler ve idrar ve hacet yollarindaki sorunlari giderir.
Kepekli ekmek: B3 vitamini, demir, potasyum ve folik asit icerir. Cok fazlasi idrar yollarina zarar verirken, gunde 2 dilim yemek iyi gelir.

ALERJI
Kayisi: Icindeki betakarotene adli madde hucrelere saldiran molekulleri kontrol altina alarak,kanseri onler. Bir kayisi ne kadar parlaksa, icindeki betakarotene orani o kadar yuksektir. Icerdigi kalsiyum ve magnezyum, girtlak yanmalarini engeller. Kuru kayisiya rengi bozulmasin diye eklenen sulfur dioksit, astim gibi alerjilere iyi gelir.

HEMOROID (BASUR)
Hindistan cevizi: Icerdigi myristin adli madde kusmayi engeller, basur tedavisinde birebirdir. (Dikkat! Ancak fazlasi basur icin tehlikelidir. )
KARIN AGRISI
Papatya cayi: Bagirsak yollarinda toplanan gazi cikartir, sindirim sistemini duzenler, mide agrisini keser.

KARACIGER
Enginar: Cynarine adli madde sayesinde en sert yiyecekleri dahi sindirimine yardimci olur.Karaciger hastalarinin yani sira romatizma, artirit ve gut hastaligina yakalananlarla, hamilelere siddetle tavsiye ederiz.
Meyan koku: Dunya uzerinde bircok kabile yuzyillardir ulser, artirit, bronsit ve karaciger rahatsizliklari na karsi meyan kokunu "dogal ilac" olarak kullanir. Adrenalini yukseltir, insanin strese girmesini engeller, kan basincini dusurur.
Zerdecal: Karaciger rahatsizliklari nin yani sira sindirime de yardimci olur.

DIS
Ekmek: Sekerli yiyecek yenildiginde icindeki asitler dislere her 20 dakikada bir saldirir. Ekmek,disleri korur. Gun boyunca 6 ila 11 dilim ekmek yiyin.
Meyve: (Her cesit) Gunde 2 ila 4 ogun meyve tuketin.
Sebze: (Her cesit) Gunde 3 ila 5 ogun tuketin.
Yogurt veya beyaz peynir: Eger yemekler arasi atistirirken dis sagliginizi dusunuyorsaniz,kalsiyum deposu olan bu iki yiyecegi tercih edin.
Muz: Yuksek miktarda karbonhidrat icerir. Zengin bir potasyum kaynagidir. Bu mineral, kalbin duzenli olarak calismasini ve tansiyonun duzenli olmasini saglar.

TANSIYON
Rezene: Icerdigi potasyum sayesinde tansiyonu duzenler. Saglikli kan hucreleri icin gerekli olan folik asidi de bol miktarda bulundurur. Rezene cayi sindirim icin iyidir.
Tahil: Kan damarlarini gevseten ve rahatlatan bir tur fotosentez kimyasal maddesi iceriyor. Bu sayede kanin damarlardan daha rahat gecmesini sagliyor. Tahil yemek sebzelere oranla vucutta daha fazla kalori yakilmasini saglar. Kalorinin azalmasi tansiyonu duzenler.
Un: Yapildigi tahilin besin degerlerini icerir. B vitaminleri, E vitamini, demir ve magnezyum acisindan oldukca zengindir.
Karaciger: Saglikli bir bagisiklik sistemi, cilt ve keskin gozler icin gerekli olan A vitamini acisindan zengindir. Kucuk bir porsiyonu gunluk A vitamini ve demir ile aylik B12 vitamini ihtiyacini giderir.

SINDIRIM SORUNLARI
Arpa: Icerdigi kalsiyum ve potasyum gibi mineraller ile B vitamini vucuda direnc kazandirir.Ayri ca ABD`deki bir arastirma, 6 ay boyunca her gun arpa urunu seylerin yenmesinin kolesterol oranini yuzde 15 dusurdugunu kanitladi.
Yogurt: Gunde 150 gram yogurt vucudun bir gunluk kalsiyum ihtiyacini karsilar. Meyvali yogurtlara 3 cay kasigi seker eklendigi icin seker oranlari daha yuksektir. Yogurttaki potasyum, kan basinci ve kalp atislarini duzenler. Midenin yiyecekleri duzenli olarak ogutmesini saglar...

KILO KAYBI
Cikolatali puding: Bu sayede vucuttaki kan istedigi protein ve mineralleri alir. Ingiliz Saglik Bakanligi, kilo kaybi yasayanlarin gunde 3 kez 1 hafta boyunca puding yemesini tavsiye ediyor.
Peynir: 100 graminda 78 kalori bulunuyor.
Yumurta: Gunde 2 yumurta kadinlarin gunluk protein ihtiyacinin 4`te 1`ini, erkegin ise 5`te birini karsilar. A,D,E ve B vitaminleri iceren yumurtadaki selenyum maddesi, bebeklerde sindirim sorunlarini cozer, yetiskinleri de kansere karsi korur.
Dondurma: Gunde 2 top vanilyali dondurma yemek, insan vucudunun gunluk protein ihtiyacinin yuzde 20`sini karsilar.
Salam: B vitamini, demir, sodyum ve potasyum deposudur.

MENOPOZ
Nohut: Sebze hormonu "fitoostrojen" icerir. Bunlar ostrojenin vucuttaki etkilerini dengeler ve menopozun yarattigi etkilere karsi korur. Sebze proteininin en zengin kaynaklarindan birisidir.
Kola: Kafein vucudun yorgunlugunu alir ve konsantrasyonu saglar.
Uzum: Icerdigi "elajik" asit sayesinde menopozun neden oldugu kemik erimesine karsi korur. Kandaki ostrojen seviyesini yukselterek de menopoz semptomlarini en aza indirir.
Kuru erik: Sadece iki-uc adet yemek dahi vucudun ihtiyaci olan antioksidanlari karsilar. Idrar yollari kaslarini rahatlatir. Bu da kolon kanserine karsi korur. Demir, A vitamini, B6 vitamini ve potasyum icerir. Icerdigi yuksek orandaki bor minerali sayesinde menopoz donemindeki kadinlarda ostrojen seviyesini dengede tutar.
Tatli patates: Adrenal salgilayan bezleri guclendirerek vucuda enerji saglar. Fosfor, magnezyum, kalsiyum, C vitamini, potasyum ve folik asit icerir.

ROMATIZMA
Enginar:Vucuttaki zehiri atma etkisi sayesinde basta romatizma olmak uzere gut hastaligi ve eklem yanmasina karsi birebirdir. Folik asit ve potasyum kemikleri guclendirir.
Domates: C vitamini boldur.
Tahil: Icerdigi dogal kimyasallar, romatizmanin yol actigi eklem yanmalari ve romatizmal agrilari hafifletir.
Kekik:Timol adi verilen bir tur dogal yag, vucuttaki diger yaglarin parcalanmalari ni saglar. Kekik yagi banyoda suruldugu zaman romatizma agrilarini buyuk oranda azaltir.
Zencefil: Uyarici etkileri kan damarlarini genisletip kan dolasimini artirarak romatizma agrilari ve yanmalari yok eder.

SISTIT
Kuskonmaz:Folik asit, C ve E vitaminleri icerir. Yenilen besinlerin vucuttaki zehirli kalintilarini atmayi saglar. Karaciger ve bobreklerin calismasini kolaylastirir, destekler. Bu nedenle doktorlar, sistit hastalarinin mutlaka kuskonmaz yemeleri gerektigini soyluyor.

KANSIZLIK
Hurma:Turune gore degisse de hurmalarin bircogu yuksek oranda demir icerir. Besin degeri yuksek ve onemli bir enerji kaynagidirlar. Dogal mushil etkisine sahiptir. Kurutulmus olanlarina gore daha yuksek oranda su ve daha dusuk kalori icerir.

IDRAR VE BOBREK
Pancar: Bobrekleri calistirir. Onemli bir potasyum kaynagidir. Vucuttaki tuz oranini dengeler. Bu sayede bobrekler ve idrar yollarinin calismasini destekler.
Kavun:Orta boy bir kavunun yarisi, gunluk C vitamini ihtiyacini tamamen karsilar. A vitamini ve betakaroten icerir. Bunlar antioksidan, yani vucudu temizleyici etkiye sahiptir. Bobrekleri rahatlatir. Yuksek miktarda su ve dusuk miktarda kalori icerir.

DIYABET
Kuru fasulye: Lif acisindan zengin bir besindir. Bu da diyabet riskini buyuk oranda azaltir.Icerdigi karbonhidratlari vucudun sekere donusturmesi uzun surer.
Mercimek: B vitamini, demir, kalsiyum, potasyum, fosfor ve magnezyum icerir. Cozunebilir lif icermesi sayesinde kandaki kolesterol oranini dusurur. Bu nedenle diyabet ve kalp hastalari icin kacinilmaz bir besindir.

BAS AGRISI
Nane: Nane cayi bas agrilarini dindirmek icin birebirdir. Icerdigi mentol ve mentol dogal yaglari sayesinde mideyi rahatlatma etkisine de sahiptir.
Biberiye:Kimyasal icerikleri sayesinde dogal bir agri kesici gorevi gorur.
Cikolata: Dogal antidepresan ozelligi vardir. Cikolata magnezyum ve demir icerir. Sinirleri gevsetici ozelligi sayesinde bas agrisini dindirir.

VUCUT SU TUTMUSSA
Kus uzumu: 100 grami gunluk C vitamini ihtiyacinin tam 3 katini karsilar. Antibakteriyel ve yanmayi onleyici etkileri vardir. Zengin potasyum ve dusuk tuz icerigi, dehidratasyonu olanlar icin onemli bir dogal ilactir.
Kabak: 100 gram kabak gunluk folik asit ihtiyacinin 4`te birini karsilar. Yuksek orandaki potasyum sivi-tuz dengesini saglar.
Tahil: Idrar yollarini acici, calistirici ve rahatlatici etkileri sayesinde dehidratasyonu rahatsizligi bulunanlarin mutlaka yemeleri gerekir. Mideyi rahatlatici ozelligi vardir.

EGER MIDENIZ RAHATSIZSA

Tarcin: Mide yanmalarini ve kusma hissini alir.
Hindistan cevizi: Sutlu iceceklere eklendigi zaman mideyi gevsetici ve gazini alici bir etki yaratir. Mide bulantilarini onler.
Lahana: Mayalanma sirasinda laktik asit uretir. Bu da sindirim sistemindeki zararli bakterileri oldurerek sindirime yardimci olur.

GUT (DAMLA HASTALIGI)
Hamsi:Omega- 3 yagi acisindan cok zengindir. Kolesterol seviyesini dusurur. Kanin pihtilasmasini onleyerek damar tikanikligi, kalp krizi ve dolayisiyla da felc gecirme riskini dusurur. Haftada en az 1 kez yemek gerekir. Kalp hastalari icin bu miktar haftada 3-4 porsiyon olmalidir.

ADET SANCISI
Muz: Icerdigi yuksek oranda B6 vitamini sayesinde kadinlarin adet donemi sancilarini buyuk oranda azaltir. Dogal bir agri kesici gibidir.
Tarcin:Koli basilinin uremesini onler. Limon cayina balla birlikte eklenerek icildiginde hem nezlenin yol actigi bogaz agrilarina hem de adet donemi sancilarina iyi gelir.

HAMILELIK
Enginar:Bol miktarda folik asit ve potasyum icerir. Dusuk yag orani, sindirimi kolaylastirici etkisi, antioksidan ozellikleri sayesinde anne adayi ve bebegin sagligina onemli faydalari vardir.
Bogurtlen:E vitamini icerir. Vucuttaki zararli besin atiklarinin temizlenmesini saglar. C vitamini boldur. Cenini korur.

COLYAK HASTALIGI
Kestane: Onemli bir enerji kaynagidir. Kolayca sindirilebilir. Colyak hastalari icin bugday icermeyen un kaynagi olabilir. E ve B6 vitaminleri icerir. yag oranlari dusuktur.

TIROID
Midye:Omega- 3 yagi acisindan zengin bir besin kaynagidir. Icerdigi selenyum minerali tiroit bezlerinin normal isleyisi icin gereklidir.

FELC
Turuncgiller: C vitamini zengini turuncgiller icerdikleri flavonoid adli antioksidanlar sayesinde atardamarlari n, kalbin zarar gormesini onluyor. Portakal icerdigi folik asit, kalp dostu potasyum ve kalsiyum sayesinde saglikli alyuvar hucrelerinin cogalmasina neden oluyor.
Hamsi: Kolesterolu dusuren ve kan pihtilasmasini onleyen Omega-3 bol bol var.

ASTIM
Sogan:Sarimsakla birlikte enfeksiyonlarla mucadele eder. Kukurt bilesimleri atardamarlari n zarar gormesini onler. Sogan; kemik erimesine de iyi geliyor.

ARTIRIT
Enginar:Enginari n en buyuk ozelligi toksinleri temizleme yetenegidir. Bu nedenle artirit ve romatizmasi olan hastalara ozellikle tavsiye ediliyor. Cynarine adli madde, karaciger ve safra kesesinin rahatsizlanmasi ni engelliyor.

STRES
Mayan koku:Antivirus etkisi vardir. Karacigeri korur. Adrenalin salgilanmasini dengeler. Stresle basa cikabilmek icin gerekli olan kortizol hormonunu salgilatir.

ULSER
Lahana:Ulseri olan kisiler icin tonik, yani mideyi temizleyici etki yaratir. Yuksek oranda C vitamini icerir. Kirmizi lahana vucutta antioksidan ozellige sahip A vitamini icerir. Kanseri onleyici etkiye sahiptir.Cig olarak salatalara katilmasi tavsiye edilir.

KEMIK ERIMESI
Kayisi:Yuksek oranda kalsiyum ve magnezyum icerir.
Sut:Kalsiyum, protein, B2-A-E-D vitaminleri, folik asit, fosfor ve demir kaynagidir. Kalsiyum, D vitamini ve fosfor ile birlikte kemikleri ve disleri guclendirmek icin calisir. Bunlarin eksikligi kemikleri eritir.

ARAC TUTMASI
Zencefil: Sindirime yardimci olur. Mide bulantisini giderir. Enerjinizi artirir. Seyahatin ve otomobilde uzun sure gitmenin yol actigi bulanti ve rahatsizliklari azaltir.

CILT SORUNLARI
Papatya: Bitkisel yag ve kimyasallar icerir. Cay olarak icildiginde sindirime yardimci olur, karin agrilarini dindirir. Sicak bir banyonun ardindan hazirlanacak papatya cayi torbalari, egzamanin neden oldugu kasinti ve yanmalari alir.

Aci pul biber: Portakaldan 3 kat daha fazla oranda C vitamini icerir. Capsantin adli kimyasal madde zona hastaliginin neden oldugu agrilari dindirmek icin yapilan kremlerde kullanilir.

Portakal suyu: Bir bardak portakal suyu gunluk C vitamini ihtiyacinizin tamamini karsilar. Icindeki potasyum vucudun su dengesini korur; cildin kurumasini, kirisikliklarin meydana gelmesi onler.

Portakal yagi: Susam yagiyla karistirilarak kullanildiginda iyi bir cilt yagi elde edilir.Ayrica; selulitli bolgelere portakal yagiyla masaj yapilmasi tavsiye edilir.

LAKTOZ DAYANIKSIZLIGI
Badem:Yuksek oranda kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, E vitamini, B2 vitamini, antioksidan icerir. Bu nedenle laktoz (sut sekeri) dayaniksizligi bulunan ve gunluk gidalar yiyemeyen kisiler icin badem ideal bir besin kaynagidir.

KALP
Bezelye:Haftada 10 porsiyon domatesli bezelye yemegi yiyen bir erkegin, yemeyene oranla prostat kanserine yakalanma riski yuzde 35 daha az. B vitamini ve protein deposu olan bezelye, kalp icin de cok onemli.
Kepekli Ekmek: Kalp hastaliklariyla bagirsak kanseri icin faydalidir.Gunde 12 gramdan fazlasi kisiye gore zararli olabilir.
Kiraz: 100 graminda 40 kalori bulunuyor. Icerdigi ellegic asit, vucudu kansere karsi korurken,kiraz kalp damarlarindaki normal bir kan dolasimini saglar. Cok kiraz yenmesi, gut hastaligina yakalanma riskini de dusurur.Gunde 20 kiraz yemek 1 aspirin yerine geciyor.
Cikolata: E vitamini, magnezyum ve demir; kalp hastaliklarina yakalanma riskini dusurur. Gunde en fazla 1 cikolata yiyin.
Elma: Gunde 5 adet yiyin.
Misir Gevregi: Gunde 1 tabak yeterli.
Salatalik: Diyet yapanlarin en buyuk yardimcisi olan salatalik, kolesterolu dusurur. Kalbi guclendirir.Unutmadan ekleyelim. Salatayi soymadan yiyin. Cunku kalbi kuvvetlendiren madde, kabugu ile derisi arasinda bulunuyor.
Yumurta:Tum yiyecekler icinde en kaliteli proteini icerir. En onemli ozelligi, kolesterol oranini duzenleyen lesitin maddesi icermesi. Tavada az yagda pisirilmis yumurtayi tavsiye ederiz.
Sarimsak:Mutfagi nizdan eksik etmeyin. En az 1000 dogal tedavide kullanan sarimsak, sindirim sisteminden, kansere, kan dolasimindan kalp hastaliklarina kadar her seye yarali. Ancak hamileler dikkat olmali. Asiri sarimsak da kalp yanmalari ve carpintilarina yol acar. Gunde bir dis yeter.
Humus:E vitamini zengini humus, kanda kolesterol oranini da ayarlar.
Kavun:Bir kavunun yarisi insan vucudunun gunluk C vitamininin ihtiyacinin tamamini, A vitaminin de yuzde 15`ini karsilar. Kavun, kalp ve bobrek hastalarinin diyetlerinde sikca kullanilan bir meyvedir.
Sut:Tam bir kalsiyum, protein, folik asit, A, E ve D vitaminleriyle fosfor deposu. Cocuk ve genc ve hamilelerin gunde en az yarim litre sut icmesi tavsiye ediliyor.
Seftali:Bir seftali, gunluk C vitamini ihtiyacinizin yarisini karsilar. Sindirimi kolay olan meyvanin koyu renklilerini tercih edin. Cunku kabuguna renk veren betakarotene maddesi, kalp ve kansere karsi faydalidir.
Pirinc:E ve B12 disinda tum B vitaminleri ve potasyum icerir. Ozellikle kolon ve bagirsak kanserlerine karsi faydalidir.Kolesterolu dusurdugunden kalbe iyi gelir.
Tuz:Vucuttaki kan dolasimini ve sinir sistemini duzenler. Mide kanseri, kemik erimesi, kalp sorunlarina bire birdir. Ingiliz Saglik Bakanligi, halkina gunde 9 gram tuzun kafi oldugunu, asirisinin vucuda zarar verecegini acikladi.
Cay:Gunde 2 bardak icilen cayla, 4 elma, 5 sogan, 7 portakal yemis gibi kalp dostu antioksidan madde almis olursunuz. Ingilizler, ozellikle cocuklarin haftada en az 6 bardak sutlu cay icmesini oneriyor.
Ton Baligi: Kolesterol ve tansiyonu duzenler. Anemi hastaligina karsi D ve B12 vitamini icerir. Bircok kansere karsi vucudu icerdigi nikotinik asitle korur. Bir konserve ton baligi vucudun D vitamini ihtiyacinin tamamini karsiliyor.
Hindi Eti: 125 grami, vucudun gunluk folik asit ihtiyacini karsilar. Folik asit, kan hucrelerinin yenilenmesine yardimci olur.
Karpuz:Bir dilimiyle gunluk C vitamini ihtiyacinizin %80`nini karsilarsiniz. Icerdigi potasyum, kan dolasimini saglar.

KANSER
Kayisi:Antioksidan olan betakaroten acisindan zengindir. Hucrelere ve dokulara zarar veren molekullerin etkisini ortadan kaldirarak kansere karsi koruyucu etkisi vardir. Lifli oldugu icin bagirsaklari koruyucudur.
Tahillar:Arpa, misir, bugday, yulaf gibi tahillar B ve E vitamini, potasyum ve kalsiyum icerir. Kanserojen maddelerin vucuttan atilmasi surecini hizlandirir. Tahil agirlikli bir beslenme rejimi, bagirsak kanseri riskini yari yariya azaltiyor.
Fasulye:Fasulye, C vitamini ve betakaroten gibi kalp hastaligi ve kanseri onleyen antioksidanlar acisindan zengindir. B vitamini de seks hormonlarini kuvvetlendirir.
Pancar:Demir ve folik asit acisindan zengin olan pancar eski caglardan beri kan hastaliklarinin tedavisinde kullanilmaktadi r. Amerikali uzmanlar pancar suyunun sarilik tedavisinde de etkili oldugunu belirtiyor.
Lahana:Kanserli hucrelerin cogalmasini onleyen karoten maddesi icerir.
Havuc:Tam 40 arastirma havuc tuketimi arttikca kanser riskinin azaldigini ortaya koymustur. Bunun temel nedeni betakaroten, C ve E vitaminleri gibi antioksidanlar acisindan zengin olusudur.
Nohut:Yag duzeyi dusuk olan ve kolesterol icermeyen nohut kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum, bakir, manganez, betakaroten ve folik asit acisindan zengindir. Gogus kanserine karsi korur.
Incir:Potasyum, demir ve kalsiyum icerir. Sindirim sistemine yardimci olur. Eski caglarda kanserli hucrelerin tedavisinde kullanilan incir, modern tip tarafindan da kansere karsi koruyucu olarak oneriliyor.
Sarimsak:Bagisiklik sistemini guclendirdigi ve kansere, yuksek kolesterole, kalp ve dolasim sistemi hastaliklarina karsi koruyucu etkisi vardir.
Findik:Kalp krizine karsi koruyucu olan E vitamini acisindan en zengin besinlerin basinda gelir. Her gun yenilen bir avuc findik kansere ve kirisikliklara karsi koruyucudur.
Mercimek:B vitamini, demir, kalsiyum, magnezyum, fosfor ve potasyum icerir. Lifli ozelligi kandaki kolesterol oranini dusurur, seker ve kalp hastalari icin yararlidir.
Zeytinyagi:Icindeki omega yag asitleri, kandaki kolesterol duzeyini dengede tutar. Antioksidan ozelligi olan E vitamini acisindan da zengindir. Bu sayede kalp krizi, felc, kanser ve erken yaslanmaya karsi beyni koruyucu etkiye sahiptir.
Sogan:Bagisiklik sistemini guclendirir. Icerdigi allicin ve sulfur; mide ve bagirsak kanserine karsi koruyucu etkiye sahiptir. Son arastirmalar kemik erimesine karsi, peynir ve sutten daha etkili oldugunu gostermistir.
Seftali:Teki bile insanin C vitamini ihtiyacinin yuzde 50,sini karsilayabilir. Sindirimi kolaydir. Kansere ve kalp krizine karsi koruyucu olan betakaroten acisindan da zengindir. Bir tanesinde 33 kalori vardir.
Pirinc:Pirinc mukemmel bir enerji kaynagidir. E ve B vitaminleri acisindan zengindir. Bagirsak kanserine karsi koruyucu olan pirinc, kolesterolu dusurerek kalp krizi riskini de azaltir.
Cilek:Kolesterol duzeyini dusurur ve sindirim sistemini duzenler. Ellegic asit adi verilen kansersavan bir maddeyi de icerir.
Domates:Likopen acisindan zengin ender bitkilerden biridir. Likopen, pankreas gibi cesitli kanser hastaliklarini onleme konusunda hayati onemdedir. C vitamini acisindan zengindir ve bagisiklik sistemini kuvvetlendirir. Lifli bir besin olmasi da bagirsak kanseri riskini azaltir.

GOZ
Misir:Zeaksantin adli bir bitkisel bilesim icerir.Bu madde yasa bagli olarak gelisen gorme bozukluklarini azaltir.
Ispanak:Antioksidan ozelligi tasiyan A vitaminine donusen betakaroten icerir. Saglikli gozler icin gereklidir. Katarakt ve diger goz tabakalarinin bozulmasina karsi lutein maddesi de icerir.Pisirdikten sonra hemen tuketin; beklemesi halinde icindeki yararli maddeler toksik maddelere donusebilir.

BAGIRSAK
Elma:Protein, vitamin ve dogal kimyasallar sayesinde sindirime yardimci olur. Sindirimi kolaylastirir. Bagirsak sorunlari ceken kisiler icin dengeleyici ve normallestirici besin olarak nitelenirler.



NEDEN DÜNYA BÖYLE? ÇÜNKÜ:

Etiketler:

Çok acayip bir dünyada yaşıyoruz, çünkü çok acip ve garip insanlar olduk.
Yaptığımız işten ders almıyoruz, çünkü baskın yeteneğimizi fark etmemişiz.
Büyük mutluluklar yaşayamıyoruz, çünkü küçük şeylerle mutlu olamıyoruz.
Her şey ve her yer karanlık, çünkü çoğunun gözünde siyah gözlük var.
Gerçek bilim adamımız az, çünkü üniversiteler ‘filim adamı’ yetiştiriyor.
Kapkaççılar artıyor, çünkü helal lokma konusunda hassasiyet zayıf.
Geleceğimizi fark edemiyoruz, çünkü geçmişimizin farkında değiliz.
Dünya büyüklüğümüze inanmıyor, çünkü aşağılık kompleksimiz var.
Tatilden bile yorgun argın dönüyoruz, çünkü tatili hak etmiyoruz.
Şiddet dinmiyor, çünkü şiddet filmlerine reyting yaptırıyoruz.
Ahlaksızlık haddi aşmış, çünkü magazin programları seyrediliyor.
Kitap okunmuyor, çünkü yazar sayısı okur sayısından fazla.
İnsanlar bukalemun gibi, çünkü boyalı basını takip ediyorlar.
Onun karnı tok ama mutsuz, çünkü ruhu acından ölmek üzere.
Kazancın bereketi yok, çünkü zekatı tam verilmiyor.
İdareciler zayıf, çünkü nasılsak öyle idare olunuyoruz.
Lider olamıyoruz, çünkü sürünün bir parçasıyız.
Tarih tekerrür ediyor, çünkü ibret almıyoruz.
Tahminler tutmuyor, çünkü basiretler bağlanmış.
Psikolojiler bozuk çünkü, kalabalıklar içinde yalnızız.
Hiçbir nasihat kar etmiyor, çünkü ümitler yitirilmiş.
Nimetler elden gidiyor, çünkü kıymet bilmiyoruz.
İşler halledilemiyor, çünkü zihinde halledilmemiş.
Maneviyat çok geride, çünkü göbekler ileride.
Deha çıkmıyor artık, çünkü çileye talip değiliz.
Çok konuşuyoruz, çünkü küpün içi boş.
Evlilikler bitiyor, çünkü evcilik oynanıyor.
12 milyon işsiz var, çünkü hazırcı bir toplumuz.
Talihimiz hiç yaver gitmiyor, çünkü felaket tellalıyız.
Kaba insanlar hep bizi buluyor, çünkü biz kaba sabayız.
Başaramıyoruz, çünkü baş ağrımadan başarı olmaz.
İnsanları tutuşturamıyoruz, çünkü tutuşmamışız.
Kimse sözünde durmuyor, çünkü ‘dün dündür bugün bugündür‘.
Çocuklar iyi yetişmiyor, çünkü onlara iyi model olunamıyor.
Hiçbir şey düzelmiyor, çünkü bildiklerimizi uygulamıyoruz.
Cennetlik adam çok az, çünkü cehenneme odaklanılmış.
Ölmekten korkuyoruz, çünkü ölüme hazır değiliz.
Genc Beyin dergisi



JOHN HOPKİNS'DEN KANSER RAPORU

Etiketler:

1) Herkesin vücudunda kanser hücreleri vardır. Bu kanser hücreleri birkaç
milyara kadar çoğalmadıkça standart testlerde görülmezler. Doktorlar kanser
hastalarına tedaviden sonra vücutlarında artık kanser hücresi kalmadığını
söyledikleri zaman, bu yalnızca kanser hücrelerinin testlerle saptanamayacak
düzeyde olduğu anlamına gelir.
2) Bir kişinin hayatı boyunca 6 ile 10 kez kanser hücreleri oluşabilir.
3) Kişinin bağışıklık sistemi güçlü olduğu zaman kanser hücreleri yok edilir
ve çoğalarak tümör oluşturmalarına engel olunur.
4) Bir kişide kanser olması, o kişide çoklu beslenme eksikliği olduğuna
işaret eder. Bunlar genetik, çevresel, beslenme ve yaşam tarzı faktörlerine
bağlı olabilir.
5) Çoklu beslenme eksiklini yenebilmek için diyeti değiştirmek ve ek takviye
almak bağışıklık sistemini güçlendirir.
6) Kemoterapi hem hızlı çoğalan kanser hücrelerini, hem de kemik iliğinde,
sindirim sisteminde v.s.'deki hızlı büyüyen sağlıklı hücreleri yok eder ve
karaciğer, böbrekler, kalp, akciğerler v.s.'de organ tahribatına yol açar.
7) Radyasyon kanser hücrelerini yok ederken; sağlıklı hücre, doku ve
organları da yakar, yaralar ve zarar verir.
8) Kemoterapi ve radyasyon başlangıçta tümörün küçülmesine yol açar.
Kemoterapi ve radyasyon tedavisinin uzaması tümörün daha fazla yok olmasına
yol açmaz.
9) Kemoterapi ve radyasyondan dolayı vücut çok fazla toksin yüklenmesine
maruz kalınca, bağışıklık sistemi ya tehlikeye düşer, ya da yıkılır;
dolayısıyla kişi çeşitli enfeksiyonlara ve komplikasyonlara yenik düşer.
10) Kemoterapi ve radyasyon kanser hücrelerinde mutasyona neden olabilir ve
dirençlerinin artarak yok edilmelerini zorlaştırabilir. Cerrahi işlem de
kanser hücrelerinin başka taraflara atlamasına neden olabilir.
11) Kanser hücreleri ile savaşmakta etkili bir yöntem ise onları çoğalmak
için ihtiyaçları olan gıdalardan yoksun ve aç bırakmaktır.
KANSER HÜCRELERİ AŞAĞIDAKİLERLE BESLENİRLER:
a- Şeker kanser besleyicidir. Şekeri kesilerek kanser hücrelerinin önemli
bir gıdası kesilmiş olur. NutraSweet, Equal, Spoonful v.s. gibi
tatlandırıcılar zararlı olan Aspartam ile yapılırlar. Daha iyi bir
tatlandırıcı Manuka balı veya molastır, ama az miktarda alınmalıdırlar.
Sofra tuzunda beyazlatıcı olarak kimyasallar bulunmaktadır. Daha iyi bir
seçenek Bragg'in aminosu veya deniz tuzudur.
b- Süt vücudun, özellikle sindirim sisteminde, mukus üretmesine neden olur.
Kanser mukusla beslenir. Süt yerine tatlandırılmamış soya sütü tüketilerek
kanser hücreleri aç bırakılabilir.
c- Kanser hücreleri asit ortamda gelişirler. Et temelli diyet asittir ve
sığır eti veya domuz eti yerine bol balık ve az tavuk eti yemek en iyisidir.
Ette, özellikle kanserli kişilere zararı olan, canlı hayvan antibiyotikleri,
büyüme hormonları ve parazitleri bulunur.
d- %80 taze sebze ve meyve suyu, kepekli tahıllar, tohumlar, nohutgiller ve
biraz meyveden oluşan bir diyet vücudu bazik (alkali) ortamda tutar. %20 de
fasulye içeren pişmiş gıdalardan oluşabilir. Taze sebze suları kolayca
emilip 15 dakika içinde hücre düzeyine ulaşabilen ve sağlıklı hücreleri
besleyen ve çoğalmalarını hızlandıran canlı enzimler içerirler. Sağlıklı
hücre üretimi için gerekli olan canlı enzimlerin sağlanması amacıyla, taze
sebze (sebzelerin çoğunluğu ve fasulye filizi) yiyin veya suyunu için ve
günde 2-3 kez çiğ sebze yiyin. Enzimler 40o C'de yok olurlar.
e- Yüksek kafein içerikli kahve, çay ve çikolatadan uzak durun. Yeşil çay
daha iyi bir seçenektir ve kanserle savaşan özellikleri vardır. Bilinen
toksinler ve ağır metaller içeren musluk suyu yerine arıtılmış veya
filtrelenmiş su içiniz. Damıtılmış su asittir, kaçınılmalıdır.
12) Et proteininin sindirimi zordur ve çok sindirim enzimi ister.
Bağırsaklarda duran sindirilmemiş et çürür ve daha çok toksin birikimine
neden olur.
13) Kanser hücrelerinin duvarları sert protein ile kaplıdır. Et yemekten
kaçınarak veya azaltarak, kanser hücrelerinin protein duvarlarına saldıran
enzimler daha çok açığa çıkar ve vücudun öldürücü hücrelerinin kanser
hücrelerini yok etmelerini sağlar.
14) Bazı destek maddeleri (IP6, Flor-ssence, Essiac, anti-oksidanlar,
vitaminler, mineraller, EFA'lar v.s..) bağışıklık sistemini güçlendirerek,
vücudun kendi öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmesine yardımcı
olur. E vitamini gibi diğer destek maddelerinin de, vücudun hasarlı,
istenmeyen veya ihtiyaç olmayan hücrelerin atılmasının normal yolu olan,
apoptoziz veya programlanmış hücre ölümüne yardımcı olduğu bilinmektedir.
15) Kanser zihinsel, bedeni ve ruhsal bir hastalıktır. Öngörülü ve olumlu
bir ruh kanser savaşçısını muzaffer yapar. Öfke, affetmezlik ve acı bedeni
stresli ve asitli bir ortama sokar. Seven ve affeden bir ruha sahip olmayı
öğrenin. Sakin olmayı ve hayatın tadını çıkarmayı öğrenin.
16) Kanser hücreleri oksijenli ortamda gelişemezler. Günlük egzersizler ve
derin nefes alma hücre düzeyine kadar daha fazla oksijen alınmasına yardımcı
olur. Oksijen terapisi kanser hücrelerini yok etmek için diğer bir
yöntemdir.
JOHN HOPKINS HASTANESİ'NDEN KANSER GÜNCELLEMESİ
1) Mikrodalga fırına plastik kap koymayınız.
2) Dondurucuya su şişesi koymayınız.
3) Mikro dalga fırınına plastik ambalaj koymayınız.
4) John Hopkins Hastanesi bunu yakın bir zamanda bülteninde yayınlamıştır.
Bu bilgi Walter Reed Ordu Tıp Merkezi tarafından da yayınlanmaktadır.
Dioksin kimyasalları kansere, özellikle de göğüs kanserine, neden
olmaktadır. Dioksinler vücudumuzun hücreleri için son derece zehirlidir.
Plastik şişelerdeki suyu dondurmayınız, çünkü bu plastiğin içindeki
dioksinin salınmasına neden olur.
Castle Hastanesi Sağlıklılık Programı Yöneticisi Dr. Edward Fujimoto bu
sağlık tehdidini anlatmak için yakınlarda bir televizyon programına çıktı.
Dioksinleri ve bizim için ne kadar kötü olduklarını anlattı. Plastik kaplar
içindeki yiyeceklerimizi mikrodalga fırınlarda ısıtmamamız gerektiğini
söyledi. Bu özellikle de yağlı yiyecekler için geçerli. (İngilizce metindeki
fat sözcüğünün gerçek anlamı hayvansal yağdır.) Söylediğine göre yağ, yüksek
sıcaklık ve plastik kombinasyonu dioksinin gıdaya geçmesine ve sonunda
vücudumuzun hücrelerine ulaşmasına neden olmaktadır.
Bunun yerine kendisi yemekleri ısıtmak için Corning Ware, Pyrex gibi cam
kaplar veya seramik kaplar kullanılmasını tavsiye etmektedir. Yani hazır
yemek ve çorbalar ısıtılmadan önce ambalajından çıkarılıp uygun kaplara
konulmalıdır.
Kağıt uygundur, ama kağıdın içinde de ne olduğu bilinmemektedir. Sıcaklığa
dayanıklı cam kap kullanmak daha güvenlidir. Kendisi yakın bir zamanda fast
food restoranlarının plastik köpük kaplardan kağıt kaplara döndüğünü de
hatırlattı. Nedenlerden bir dioksin sorunuydu.
Kendisi plastik ambalaj malzemesi ile örtülmüş yiyeceklerin mikrodalga
fırında pişirilmesinin aynı derecede sakıncalı olduğunu da söyledi.
Yiyecekler radyasyona maruz kalıp ısınıca, yüksek sıcaklıkta plastiğin
içindeki zehirli toksinler eriyip yiyeceklerin üstüne damlamaktadır.
Yiyecekler plastik yerine kağıt havlu ile örtülebilir.
Bu makale hayatınızda sizin için önemli olan herkese gönderilmelidir.



İYİLİK NEDİR?

Etiketler:

VABISA B. MABED, Peygamber Aleyhisselam'ın yanına geldi. Niyeti Allah'ın Resulü'nden, iyilik ve günahın ne olduğunu sormaktı. Huzura vardığında, Peygamber Aleyhisselam ona: 'Ey Vabısa bana yaklaş' buyurdu. Vabısa yaklaştı. Öyleki, dizleri onun dizlerine değiyordu. Peygamber Aleyhisselam: 'Ey Vabısa, sormak üzere geldiğin soruların cevaplarını vereyim mi; yoksa sen mi soracaksın? dedi. Vabısa: 'Sen bana onlardan haber ver ey Allah'ın Resulü!' dedi. Peygamber Aleyhisselam: 'Sen, '˜İyilik ve günah nedir?', diye sormaya geldin' buyurdu. Vabısa: 'Evet, yâ Resulallah' diye cevap verdi. Peygamber Aleyhisselam, üç parmağını Vabısa'nın kalbinin üzerine koyarak şöyle buyurdu: 'Ey Vabısa, fetvayı gönlünden iste. İyilik ve iyi olan şey, gönlünün razı olduğu, kalbinin sükunetle karşıladığı şeydir. Günah ise, kalbi tırmalayıp, rahatsız eden; gönüle huzursuzluk veren şeydir. Başkaları sana ne kadar fetva verirlerse versinler, sen yine de kendi gönlüne sor.'



İSTİBRA MESELESİ

Etiketler:

Op. Dr. Ali Hatay
Üroloji Uzmanı - Biga/Çanakkale

BİSMİLLAHİRRAHMANİRAHİM
El-hamdu lillâhi Rabb’il âlemîn ves-salâtü vesselâmu alâ Muhammedin ve alâ âlihî ve eshâbihî ecmaîn ...
Daha önce Hakses Mecmuası’ nda makale şeklinde yayınlanan istibra mevzuu nedeniyle birçok müslüman kardeşimizin yarasına parmak basmış olduk. Bir çok tebrikler aldık. Yine bu kardeşlerimizin umumi arzuları ve devamlı istekleri üzerine bu makalelerimizi kitap haline getirmeye karar verdik. Bu hususta yakın ilgi ve alâkalarını eksik etmeyen Gonca Yayınevi sahibi Sayın Hasan Başpehlivan’ a, kitabından faydalandığım Hocamız Ekrem Doğanay’ a ve beni bu hususta teşvik eden İsmail Coşar Hocamıza teşekkürlerimi sunar, Allah(c.c) onlardan razı olsun derim.
Gayret bizden,tevfik Allah’ (c.c) tandır.

1-İSTİBRANIN LUGAT MANASI
İstibra; B-R-A harflerinden türeyen, istifal babından bir fiildir. BRA temizlemek, âri olmak, kurtuluşa ermek manalarına gelen sülasi bir fiil köküdür. Beraat gecesi bu kökten türemiş bir kelime olup, kurtuluşa erilen gece demektir. Hukukta beraat etti, kurtuldu, temize çıktı yerine kullanılır.
Bilindiği gibi istifal babı isteyiş ölçüsüne belirten bir babtır. Dolayısıyla istibra;temizlemeyi, kurtulmayı istemek ve bunun için gayret göstermek demektir. İstibranın ıstılah manası ise şöyledir: Ayırmak, uzak etmek, küçük abdest bozduktan sonra idrarından kurtulmak, ondan temizlenmek, idrar eserinin tamamen kesilmesini beklemektir.
Fıkıh ile ilgili diğer manası ise, nikaha alınan dul bir kadının gebe olup olmadığına kanaat getirmek için kadını bir âdet görünceye kadarki sürede beklemek, bu da kadının rahminin çocuk yönünde boş olduğuna, temiz olduğuna kanaat getirme anlamındadır. (1) Bizim burada açıklamaya çalışacağımız, istibranın birinci manasıdır.
2-TARİFLER
Büyük ve küçük abdest bozulduktan sonra temizlenmeye istinca denir.Yani istinca, necasetten temizlenmeyi istemektir. İstibra da, istinca içinde mütâlaa olunur. İdrardan ve necesatten temiz olma, kurulanma demektir (2-3). İstintar; idrarı son damlaya kadar çıkarmak için ıkınmak ve gayrettir (4).
3-KONUNUN ÖNEMİ
Erkeğin istibra yapması farzdır (5). Kadının istibra yapmasına gerek yoktur (açıklaması ileride gelecektir). İstibra yapmadan, idrarın son damlalarını çıkarmadan hemen alınan bir abdest sonunda veya abdest alma esnasında çok az da olsa idrar damlasının çıkması veya idrar çıkış deliğinde bir yaşlılık görülürse, abdest bozulur (6).
Dikkat edilirse "yaşlılık görülürse" diyoruz, "yaşlılık hissedilirse" demiyoruz çünkü yaşlılık her zaman için hissedilmesi mümkündür. Bilhassa vesveseli kişilerin bunlara dikkat etmesi gerekir. İdrar deliğinde yaşlılık yani ıslaklık olduğunu anlamak için tenâsül uzvunun ucuna kuru bir taş veya kurutma kağıdı konulur; eğer bu konulan şey ıslanırsa ıslaklık var demektir.
Abdestin idrar yönünde bozulma keyfiyetinde idrar damlası ile delik ucunda ıslaklık aynıdır (7). Bu şekilde alınan bir abdest ile yapılacak ibadetler, özellikle namaz sahih olmaz. Abdest alınmadan yapılan ibadet de geçersiz olur. Abdest, namazın en önemli şartı olduğundan dolayı namaz kılınmamış sayılır. Bu bakımdan konu son derece önemlidir.

5-İSTİBRA FARZDIR
İdrar sızıntısının kesildiğinden kalbi kanaat getirinceye kadar yapılması gereken istibra farzdır (8). Şayet kalbi idrarın kesildiğinde kanaat getiriyor ve bu durum kendisinde vesveseye sebebiyet vermiyorsa vacib, istibradan sonra birşey çıkmayacağına kat’î bir sûrette emin ise, istibra yapması menduptur.
Abdestini titizlikle alıp, namazını huşû ve hudû içerisinde kılmak isteyen müslümanın bu konuya çok dikkat etmesi gerekmektedir çünkü kişi idrardan korunmassa en başta namazı, sonra da diğer ibâdetleri bâtıl olur ve günaha girer. Dolayısıyla istibra yapmadığı için büyük günaha girmiş olur.

Bu hususta hadis-i şerifler söyledir:
"İdrardan çok iyi korununuz çünkü kulun kabirde en önce hesaba çekileceği şey odur." İstibraya önem vermeyen namazına önem vermemistir. Bu lâkaydılık kişiyi cehenneme sürükler (10).
"Muhakkak ki, sizden birinize kabrinda azab edilir. Şüphesiz bevlettiği zaman istintar etmezdi denilir". (11) İstintar’ ın ne manaya geldiğini biraz evvel açıklamıştık. İdrarın son damlasını çıkarmak için çaba harcamak demektir.
''Sizden biriniz idrarını yaptıktan sonra zekerini üç defa kuvvetle çeksin.'' (12) Abdullah b.Abbas:''Resulullah bir kabrin yanından geçerken azab gören iki insan sesi duydu. - Bunlar azab görüyorlar. Hem azab görmeleri büyük birşey için değil; Biri idrarından istibra etmezdi, diğeri de koğuculuk ederdi.'' (13).
Bu Hadis-i Şeriflerden anladığımıza göre, kişi ibadetlerine ne kadar dikkat ederse etsin ihlas ile yaparsa yapsın hatta Hz.Saad b. Muaz gibi düzeyde bir sahabi olsa da istibraya dikkat etmezse Allah(c.c) onun cezasını kabir azabı şeklinde veriyor.
İşte örneği; "Eğer kabrin sıkmasından bir kimse kurtulsaydı muhakkak ki Sa'd kurtulurdu. Vallâhi öyle bir şiddetle sıkıştırıldı ki, onun tesiriyle eğe kemikleri birbirine geçti. (Bu durum) onun sidiğin eserinden sakınmamasındandır.'' (14).
Taberi' nin İbn-i Ömer’ (r.a) den rivayet ettiği bir hadiste söyle buyurulur: ''Bir adam kabre kondu, hemen iki melek ona gelip ''Muhakkak biz sana bir darbe vuracağız'' dediler. Hemen öyle bir vuruş vurdular ki, kabir ateşle doldu. Bundan sonra onu bıraktılar. Nihayet ayılıp korkusu gidince Meleklere sordu: - Bana bu darbeyi hangi suçumdan dolayı vurdunuz ? - Şüphesiz sen bir defa abdestsiz namaz kıldın. Bir de mazlum bir adamın yanından geçtin de sen ona yardım etmedin - cevabını verdiler (15).
Burada anlatılan müslüman bir kişidir. Zira abdestsiz namaz kılmak insanı küfre götürür. Demek ki kişi, abdestine dikkat etmemiştir, istibraya ehemmiyet vermemiştir. Abdestsiz namaz kılındığından dolayı azâba mâruz kalmıştır.
6-MÜSLÜMANLARIN İSTİBRA’ YA DİKKAT ETMELERİ GEREKMEKTEDİR
Namaz kılan müslümanların istibraya çok dikkat etmesi gerekir. Bugün ekseri müslümanlar namaz kılmıyorlar, kılanların çoğu da istibraya dikkat etmedikleri için namazları sahih olmuyor. Bu sebeble abdestsiz namaz kılanlar bir hayli fazladır. Hatta birçok imam bu duruma lâkayd kaldığıı için ve kendi namazları sahih olmadığı gibi cemaatin namazını da ifsat ederek büyük bir vebal altına giriyorlar. İdrardan sakınmayıp İstibra yapılmadan alınmıs bır abdestle namaza durup imam arkasında namaz kılanın cemaate nasıl zarar verdiğini şu Hadis-i Şerif bize gösteriyor.
''Resulullah (s.a.v) bir sabah namazını kıldırırken şüpheye düşüp yanıldı. Namaz kılınca söyle buyurdu:
''-Bir takım kimselere ne oluyor ki, bizimle beraber namaz kılıyorlar da taharetlerini güzel yapmıyorlar. Bize Kur’ân’ ı karıştırıp okuyamaz hale getiren ancak işte onlardır.'' (16).
''Bizim namazımızı karıştıranlar ancak abdestsiz gelen kimselerdir. Her kim namaza gelirse abdestini güzel alsın.'' (17).
Bilmemek özür sayılamıyacağına göre, gönül huzuru ile sahih bir namaz kılmak ve içimizdeki vesveseleri atmak için bu hususa çok dikkat etmemız gerekmektedir. İstibra yapmayı ilmihal kitablarımız yeterince ele almamaktadır. Bazı ilmihal kitapları istibrayı kurulanma olarak tarif etmişlerdir ve bu hususta fazla malumat vermemişlerdir. Halbuki tenasül uzvunu yıkadıktan sonra kurulanmayı, idrar kesilmesini sağlamak için yapılan gayretleri kapsayan istibra ile aynı manaya almak mümkün değildir (18) çünkü istibra idrar damlasının sızıntısını gidermek veya kesmektir.
Yürümek, öksürmek sol tarafa yatıp uyumak şeklinde istibranın yapılacağı kaydeden fıkıh kitapları (19) bunların yapılmasının ne kadar zor olduğunu ve pratik olmadıklarını hesaba katmamaktadırlar çünkü buna göre tuvaletteki kişinin yapabileceği istibra usûlü ancak öksürmektir. Yürümek ve sol tarafa yatıp uyumak uygulanabilir metodlar değildir. Üstelik iç çamaşıra damlayacağından dolayı sık sık bunu değiştirme gibi bir mahsurları da vardır. Diğer yandan uyumak cemaati kaçırmak gibi diğer bir mahsuru da beraberinde getirir. ;İç çamaşıra damlayan idrar, avuciçi büyüklüğünden küçük olursa kılınan namaz mekruh olur. Bu ölçüden büyük idrar, namazı ifsad eder (20). Çok defa öksürük istibra için yeterli değildir.
7-İDRARDAN KORUNMAK
İdrardan gereği gibi korunmak için şu tedbirlerin alınması gerekir;
1-İdrar sıçramasını önlemek için bir çukurun tam ortasına ya da tuvalet deliğinin tam ortasına yapılmalıdır. (En iyisi oturarak idrar yapmaktır)
"Sizden biriniz idrar yapmak istediği zaman, idrarı için müsait bir yer bulsun." (21). Bu sebeble banyoda yıkanırken idrar yapmak mekruh görülmüştür Redd-ül Muhtar’ da ''Kendi abdest aldığı yere bevl etmesi mekruhtur.'' (22) kaydı vardır.
Ebu Davud' tan nakledilen bir hadis söyledir. ''Sakın biriniz hamamda yıkandığı yere bevletmesin (idrar yapmasın) çünkü umumiyetle vesvese bundan doğar.'' Bu hüküm idrara akacak yol olmadığı ve zemin sert olduğu zamanki durumdur. Banyo yapan kimse, idrardan üzerine bir şey sıçradığını zanneder ve bundan vesvese alır. Rüzgara karşı idrar yapmak da böyledir.
Bu arada şunu da hatırlatalım. Klozet denilen alafranga tuvaletlere ayakta olmamak şartı ile idrar yapmanın bir mahsuru olmaması gerekir fakat bu tuvaletlere oturarak, bağırsakların tam boşalaması sağlanamadığından, hele umumi yerlerdeki klozetler veneryen hastalıkları (cinsel yoldan bulaşan, zührevi hastalıklar) bulaştırma bakımından mahzurludur.

2-Ayakta idrar yapmamalıdır Özürsüz olarak ayakta idrar yapmak mekruhtur. Bu hususta Peygamberimiz (a.s) şöyle buyurur:
Hz.Aişe (r.anha) ''Kendisine Kur’ân nâzil olmaya başlandığından beri, Resulullah (a.s) ayakta bevl etmemistir.'' (23).
Yine İmam Ahmed’ in,Tirmizi’ nin (Cilt:1, Sayfa: 226), Nesâi’ nin (307 nolu hadis-i şerif) ve ibn-i Mace’ nin tahric ettiği hadiste Aişe (r.anha) demiştir ki:
"Size Nebiyy-i Azam’ (s.a.s) ın ayakta bevl ettiğini kim haber verirse inanmayın, mutlaka oturarak abdest bozardı." (24).
Abdullah İbn-i Mesud (r.a) şöyle rivayet etmiştir: "Şüphesiz ki ayakta abdest bozmanda cefadandır'' (25)
Hz.Cabir’ den (r.a): “Rasûlullah (a.s) ayakta idrar yapmayı yasakladı'' (26)
Bazı âlimler de ayakta yapmayı caiz görmüştür ve ayakta idrar yapmaya ruhsat vermişlerdir. Dayandıkları isnat şu hadistir:
Hz.Huzeyfe’ den (r.a) ''Birgün Peygamber(a.s) bir kavmin çöplüğüne vardı ve oraya bevletti" (27).
Ayakta idrar yapmayı mekruh gören ulemâ, bu hadis-i şerif karşısında şu tevili yapmışlardır:
1- Kadı İyaz’ ın beyanına göre uzun zaman oturan Efendimiz’ i (a.s) bevli sıkıştırmış ve uzağa gidememiş hemen ayakta bevlini yapmıştır
2-Resulullah (a.s) dizindeki veya belindeki bir hastalıktan dolayı idrarını ayakta yapmıstır
3-Çöplükte (oturmak için) müsait bir yer bulamamıştır.
4-Bir ihtimal de, ayakta idrar yapmanın caiz olduğunu göstermek için yapmıştır.
Bu Hadis-i Şeriflerden çıkarılan sonuçlara göre, ayakta idrar yapmak mekruhtur. Bu mekruhiyet kerahet-i tahrimiyye olmayıp kerahat-i tenzihiyyedir.
- - - - - - - - - - -

Çömelerek idrar yapmanın tıbbi yararı şöyledir:
Çömelince karın kasları kasılır, dizler karına tazyik yaparlar; dolayısıyla mesane baskı altında kalır. İşeme sonucunda mesane tam boşaldığından mesanede artık idrar kalmaz. Mesane tam boşalır. Bu ise idrar yolları ve mesane taşlarının oluşmasını önlediği gibi, prostat hastalığı olanlarda şikayetlerin azalmasında da etkili olur. Çömelerek idrar yaparken hafif sol tarafa meyil edilmelidir. İleride görüleceği gibi idrar yollarının anotomisine (yapısına) en uygun olan bu pozisyonda idrar yolarının ve mesane tam boşalması mümkün olmaktadır
8-İSTİBRADA VESVESE
İstibra yapmama hususunda insanlar muhteliftir. Herkes kendi durumuna vakıftır. Bazı kimselerin idrar akıntısı hemen kesilir. Bu kimselerin abdestini hemen almaları caizdir. Bazılarının akıntıları daha fazla sürer. Bunların istibra yapmaları farzdır.
Herşeye rağmen evham yapıp vesveseye düşenlerin yapacakları bir korunma çaresi de şudur: Bir kağıt parçasını ya da bir pamuk parçasını bükerek tenasül uzvunun dış deliğinden itibaren yarım santim içeri koymaktır. Pamuk dış taraftan görülmemelidir. Zira idrar yaşlılığı pamuğun dışarısına sıçrayacak olursa abdesti bozar. Her idrar yaptıktan sonra pamuk değiştirilir. Tek mahsuru, pamuk veya kağıt parçasında mikrobik hastalıklar bulaşabilir veya nadir olsa da bu maddelerin kalıntısının idrar torbasına kaçması sebebeyle çeşitli hastalıklara sebep olur.
Uygulanan istibradan sonra iç çamaşıra su serpmek vesveseyi kıran diğer bir uygulama çeşididir. Hissedilen yaşlılığın serpilen sudan ileri geldiği kanaatı hasıl olur. İstibra konusunda bizim tavsiye edeceğimiz ve kesin sonuç veren ''sıvazlama metodu'' na geçmeden önce idrar yollarının anatomisine göz atmanın yerinde olacağı kanaatindeyiz.
9-İDRAR YOLLARI ANATOMİSİ
İdrar, böbrekten süzüldükten sonra göbek altında mesane denen idrar torbasında toplanır. İdrar torbası ile idrarı çıkaran delik arasında uretra denen işeme kanalı bulunur. İşte, istibranın tatbik ettiği organ bu olup uzunluğu erkekte 16-18 cm ve kalınlığı 8 mm çapındadır. Kadında 2,5-4 cm uzunluğunda ve 8 mm çapındadır. Kadının işeme kanalının kısa olması ve yapısal doğrultusunun düz olmasından dolayı kadınların istibra yapmaları gerekmez çünkü kısa boyu ve yer çekimi kuvvetiyle içerisinde idrar kalıntısı olmaz. Bu sebeble kadınlar idrar yaptıktan sonra biraz beklerler. Taharet yapıp kurulanırlar. Böylece idrar damlaması olmaz fakat erkekte durum farklıdır. Zira idrar yolunun yapısından dolayı idrar yaptıktan sonra idrar kanalında her zaman idrar kalıntısı bulunur.
İdrar kanalının bir diğer görevi ise meniyi (sperma) dışarı atmaktır. Cinsel faaliyet ve üreme ile ilgili bu hâdise cinsel organların idrar atım yollarıyla ilgilidir (Bu sebeple, erkeklerde boşalmadan hemen sonra gusletmek yerine, bir süre beklemek veya daha da iyisi tuvalete gitmek ve bu şekilde meninin idrar yolundan tam olarak tahliyesi, temizlenmesi gerekir. Mâlumdur ki, guslü olmayanın ne namaz abdesti olur ne de ibâdeti).
İşeme kanalı idrar torbasından hemen sonra prostat (kestanecik) denen salgı bezinın içerisine girer. Daha sonra aşağıya doğru ilerler. Burada yönü dikeydir. Sonra aşağı ve öne doğru seyreder ve tenasül organının içerisine girer. İdarr çıkış deliğinde sonlanır. İdrar atım kanalında dört dar ve üç geniş yer vardır. Normal hallerde idrarın akmasını engelleyen iki adet büzücü kas bulunur. Bunlardan birisi mesanenin hemen çıkışında diğeri de prostat girişindedir.
Bilhassa prostat girişinde olan dış büzücü kas, idrar atılışında önemli vazife görür. Bu kasın hastalıklarında veya beyin, omurilik gibi nörolojik hastalıklarda, kuvvetli öksürme, ağır kaldırma gibi zorlama hareketlerinde idrar tutamama şikayetleri olur. İdrar, damlalar halinde kendiliğinden akar. Bu durumda özürlü namaz kılma durumu gündeme gelir.
Not: (Özürlü durumlarda; her namaz vakti için ayrı abdest alınır ve bu abdest ile tüm ibadetler yapılır. Abdest alındığı anda bile, abdesti bozacak akıntı olması (bu akıntı idrar, dışkı, yara yerinden kan, irin vb. sızıntı da olabilir) abdesti bozmuş olmaz. Tekrar edersek, en önemli ve tek husus; her namaz vakti için ayrı abdest almaktır vesselam)
İşte, işeme kanalının bu yapısal dogrultusu ve büzücü kasların fonksiyonu nedeniyle idrar kanalında, her zaman bir miktar bakiye idrar kalır ve istibra yapılmasını gerekli kılar.
10-ERKEK TENASÜL UZVUNDAN GELEN SIVILAR
Erkek tenasül uzvundan (zeker) dört nevi sıvı gelir
1-idrar
2-Vedi: İdrar yaptıktan sonra gelen sarı kalın idrar damlasıdır; idrarın bittiğini gösterir. Bir hastalık alâmeti değildir.
3-Meni: Kirli beyaz renkte koyu katı kıvamda, hamur kokusundadır. Üreme işleriyle ilgili tohum hücrelerini taşır.
4-Mezi: İdrar atım yolundakı bezlerin ve prostat dokusunun salgısından meydana gelir. Genelde büyük abdesti bozduktan sonra makata fazla dokunduğumuzda gelir. İnce, beyaz, miktarı az, saydam bir sıvıdır. Cinsel heyecandan sonra akar. Bazen de bu salgıyı meydana getiren bezlerin iltihaplanması veya üşütme, ağır kaldırma gibi hareketlerden sonra gelebilir. Bekar erkeklerde sık sık gelen bu sıvı normal bir akıntıdır. Meniden farkı, şehvetle ve tazyikle dışarı atılmamasıdır ve bu sebeple guslü de gerektirmez.
Bu dört sıvının hepsi normal abdesti bozar. Sadece meninin gelmesi gusül abdesti almayı gerektirir. Diğerlerinin akması guslü gerektirmez(26). Bu sıvıları tanımayan birçok gencin, meziden dolayı gusül abdesti alarak hergün yıkanma sebebi ile üşütmelerine şahit olmuşuzdur.
11-İŞEME FONKSİYONU
İdrar yapma isteği gelince, karın kasları kasılarak idrar kesesine baskı yapmak suretiyle mesanenin kasılmasına neden olur. Beyinden gelen sinirsel emirlerin ve omurilikteki işeme merkezinin sinirsel uyarımlarıyla mesane çıkışı büzücü kası gevser ve idrar işeme kanalına geçer ve buradan dışarıya tazyik ile atılır. İdrar bitince bu olayların tersi olur. Mekanızma geriye doğru çalışır. Büzücü kas kasılır, mesane ile işeme kanalının irtibatını keser. Bu sırada tenasül organının kökündeki kaslar bir-iki defa kasılarak kanal içerisindeki kalıntı idrarı, ileri sevkederek dışarı atmaya çalısır fakat bir miktar idrarın kanalda kalmasına mani olamaz.
İşte yapılacak istibranın amacı, bu kalan idrarı dışarı atmaktır. Bazı kimselerde bu kanal biraz beklemekle boşalır. Bazı kimselerde ise kesilmez damla damla akmaya devam eder. Bu kalıntı idrarın kesilmesinden önce abdest alınırsa, daha sonra idrar damlayacağı için abdest bozulur ve kılınacak namaz sahih olmaz.
12-SIVAZLAMA METODU
İstibra amacı için yapılan sıvazlama metodu söyle uygulanır:
İdrar yaptıktan sonra biraz beklenilir. Bu arada istinca yapılır (büyük abdestten temizlenme). İstinca daima istibradan önce yapılmalıdır çünki istincada taharetlenirken refleks olarak büzücü kas gevşer ve bir miktar idrar idrar kanalına geçer. Böylece daha önce istibra ile boşaltılan idrar kanalı yenıden artık idrar ile dolar. Sonra bir iki defa öksürülür. Öksürmekle karın kasları kasılır ve mesaneye baskı artar. İdrar kalıntıları dışarı atılır. Bundan sonra sol elin işaret orta ve yüzük parmakları orta parmak hafif ileride olacak şekilde makattan (dübür) itibaren öne doğru erkeklik torbasının arka ve altına kadar, orta hatta baskı ile sıvazlanır. İşaret ve yüzük parmakları yanlardan kanalı sıkıştırararak orta parmağa yardımcı olur. Dolayısıyla işeme kanalındaki artık idrar tenasül organına geçirilir.
İkinci kademede tenasül uzvu kökünden idrar çıkış deliğıne kadar parmak uçları torbanın arka yüzündeki işeme kanalını kavrayarak tazyikle ileri doğru sıvazlanır.
En son olarak tenasül uvzunun baş kısmı, baş ve işaret parmağı ile sıkılır ve kalıntı idrar damlaları dışarı atılır. Bu işlem bir kaç defa tekrar edilir ve idrar çıkış deliği su ile yıkanıp bir havlu ile kurutulur. Artık tenasül uzvuna el vurulmaz çünki refleks olarak idrar mesaneden idrar kanalına geçebilir ve artık idrar oluşturur. Bu da damlamaya sebebiyet verir.
İstibra bitmiştir. Artık idrar damlaması olmaz zira işeme kanalı boştur. Şeytanın vesvesesine aldanmak doğru değildir. Kanalda idrar kalmamıştır. Bu nedenle idrar damlaması da olmayacak demektir. Artık tuvaletten çıkılıp gönül rahatlığı ile abdest alınıp, namaz kılınabilir.

KAYNAKLAR
1-Yeni Lugat Sh.290, Abdullah Yeğin
2-El-Mavarid Sh.82, Mevlüt Sarı
3-Yeni Kumus Sh.19, Bekir Topaloğlu
4-Kamus Trcümesi,Asım Molla
5-Büyük İslam İlmihali Sh.60, Ömer Nasuhi Bilmen
6-Age Sh.60
7-Redd-ül Muhtar aled Durrü'l Muhtar Sh.594, Ahmet Davutoğlu
8-Nimet’ül İslam, M. Zihni Efendi Sh.43
9-İbn-i Mace, 348 nolu hadis-i şerif
10-Câmi-üs Sağir ve Şerhi Sirac-ı Münir
11-Kamus Tercümesi, Asım Molla
12-İbn-i Mace 326 nolu hadis-i şerif
13-Sahihi Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih, Cilt 1 Sh.175
14-Sünen-i Nesâi, 4/101-102
15-Râmuz-ü'l Ehâdis Üdhile kelimesi
16-Sünen-i Nesâi, 2.cüz/156
17-Câmi-üs Sağir "innema" kelimesi Ebu Ravhu'l Kelami’ den
18-Nimet’ül İslam, Sh.42 Sönmez Yayınları
19- Redd-ül Muhtar Sh.593, 1. cilt Nimet’ül İslam Sh.43
20-Nimet’ül İslam, Sh.97
21-Müsned; İmam Ahmed Ebu Davud Sünen 3 nolu hadis-i şerif
22- Redd-ül Muhtar Sh.593
23-Sünen-i Ebu Davud 1/93
24-Sünen-i Tirmizi Cild 1 Sh. 112
25-İbn-i Mace, Hadis No:300
26-Sünen-i Tirmizi C:1 Sh. 19/20
27-Tirmizi C:1, Sh. 19



İSTANBULDA UCUZ ALIŞVERİŞ

Etiketler:

Şevket Eygi'den kaliteli ucuz alışveriş tüyoları


Ekonomik krize alternatif çareler üretilmeye çalışılırken, biz de bir katkımız olsun istedik ve kaliteli ve ucuz alışverişin nereden yapılacağını Mehmet Şevket Eygi'ye sorduk. Binlerce liraya satılan paltoları sadece 100 liraya almasıyla gündeme gelen Mehmet Şevket Eygi, bize alışveriş yaptığı mekanları gezdirdi.

Ekonomik krizin etkilerini hissetmeye başladığımız bugünlerde, ucuza kaliteli yaşam reçetesinin Gazeteci Yazar Mehmet Şevket Eygi'de olduğunu hatırladık. Nasıl mı? Arkadaşlarımızla oturmuş sohbet ederken, bir taraftan da televizyonda Eygi'nin konuk olduğu Fatih Altaylı'nın Teketek programını izliyorduk ki, konu dönüp dolaşıp Eygi'nin “lama tüyü”nden paltosuna geldi. Lama nedir diyenlere, “deveye benzeyen bir hayvan” ama bizim bulmacalarımızda hep “kızınca tüküren hayvan” diye sorulur diyerek kısa bir bilgi vermiş olalım. Programda Altaylı'nın bazı mağazalarda 20 bin lira olduğunu söylediği paltoyu, Eygi 100 liraya aldığını ifade ediyordu. O an Eygi'nin İstanbul'da “ne, nereden en kaliteli ve ucuza alınır”ın bilgisine sahip olduğunu hatırladık. Ben de kendisine telefon açıp bu bilgilerini bizimle paylaşıp paylaşamayacağını sordum. O da 'Eğer birazcık faydam olacaksa tabi ki' deyince, birlikte alışveriş alemlerine daldık. 3,5 liraya nerede karnınızı doyurabilirsiniz, evinizi nasıl 20 liraya güzelleştirebilirsiniz, binlerce lira olan paltoları nasıl 100 liraya alabilirsiniz hepsinin ipuçları bu haberde. Ucuza kaliteli alışverişi nerelerden yapabileceğimizi gösterecek bir rehber kitap yazmayı düşünen Mehmet Şevket Bey, bize nerelerden alışveriş yapabileceğimizi gösterirken, bir yandan da bir palto, bir ceket, bir dekoratif sandık ve cam eşya, bir örtü ve evine gelen misafirleri için de kaymaklı ekmek kadayıfı aldı. Ben, “Bu haberden zararlı çıktınız hocam” deyince, “Ne zararı? Çok karlı bir alışveriş yaptım.” dedi.



KALİTELİ VE UCUZ YEMEK ESNAF LOKANTASINDA OLUR

Dışarıda yemek yemek istiyor ama fazla para ödemek istemiyorsunuz. Mehmet Şevket Bey, bu durumda esnaf lokantalarını öneriyor. 'Bir yere gidip dekorasyonu güzel diye astronomik bir ücret vermek yerine bir esnaf lokantasında karnınızı her zaman 10 lira gibi makul bir fiyata doyurabilirsiniz.' diyor. Kaliteli ve ucuz yemek için ara sokaklardaki, müşterisi sabit olan lokantalara gitmek gerekiyor. Kuyumcuların, halıcıların, tacirlerin devam ettiği esnaf lokantaları müşterilerini tutabilmek için mutlaka kaliteli ve lezzetli yemek yapıyorlar. Mehmet Şevket Bey'in gittiği ve tavsiye ettiği lokantalar Kasımpaşa'da Yonca Lokantası, Haliç Fener'de Yılmazlar Lokantası, Aksaray'da Balkan Lokantası, Çemberlitaş'la Nuri Osmaniye arasında Bahar Lokantası, Kapalı Çarşıda Havuzlu Lokanta ve Şehremini'de Odabaşı Börekçisi. Kasımpaşa Yenişehir'de Bolkepçe lokantasında yediği Kapuskaya ise hayran kalmış. 'Ancak bu kadar lezzetli pişirilebilirdi.' diyor.



KÖFTE AKSARAY'DA LAHMACUN CERRAHPAŞA'DA

Mehmet Şevket Bey ev hanımlarının açtığı küçük lokantaları da takdir ediyor. Bunların arasından beğendiği Kuzguncuk'ta Asude Lokanta'sı. yemek seçimine de dikkat edilmesi gerektiğini söylerken “Bir lokantada 15 çeşit yemek varsa 15'i de dört dörtlük değildir. 5 tanesi dört dörtlüktür, 5'i ortadır, 5 tanesi de başarısız olabilir. Bunlara da bakarak ya da sorarak karar vereceksiniz.” diyor. Balık için, Unkapanı Köprüsü'nün Kadir Has'a bakan köşesindeki lokantaları, Köfte için Aksaray'da Ufi'nin arka tarafında Mis Köftecisi'ni, Lahmacun için Cerrahpaşa'da Adli Tıp'ın karşı tarafındaki Gaziantepli Mehmet Usta'yı tavsiye ediyor. 'İlk üçe girecek bir lahmacuncudur. Lahmacunları kağıt gibi ince, soğansız ve sarımsaklı yapar.' diyor. Fiyatları daha yüksek bir yere gitmek isterseniz Eyüp'te Mihmandar ve Ensar da tercih edilebilir, Hacı Abdullah ve Üsküdar'daki Kanaat Lokantası Mehmet Şevket Bey'in tercihi.



DÖRT ÇAY VE PASTA SADECE 8.5 LİRA

Soluklanmak ve çay içmek için Mehmet Şevket Bey'in seçtiği mekan ise çok bereketli bir yer olduğunu söylediği Balat'taydı. Kenar mahallelerde de bir çay ya da kahve içmek için uygun mekanlar bulunabileceğini söyleyen Mehmet Şevket Bey'le birlikte Mahkeme Altı Caddesi'nde bulunan Orkide Pastanesi'nde 4 çay, 2 spangle, bir sütlaç ve bir tabak kuru pastaya 8.5 lira ödedik. Evde çay keyfi için Eminönü'nde Tahnisçiler sokağında Seylan çayları satan dükkandan güzel çaylar uyguna alınabilir. Mehmet Şevket Bey'in kahve tercihi ise Kahve Dünyası'ndan aldığı Yemen Kahvesi. Cerrahpaşa'da Parlar Fırını'nın İstanbul'un en iyi ev baklavasını yaptığını düşünüyor Eygi. Balat'ta Leblebiciler Sokak'taki Merkez Pastanesi'nin ise Hacı Bekir'den sonra en eski tatlıcı olduğunu söylüyor. Baklavanın 9 lira olduğu bu 130 yıllık bu tatlıcıdan, Eygi misafirleri için kilosu 12 liradan Kaymaklı Ekmek Kadayıfı aldı.



EVİNİZE GÜZELLİK KATACAK ON LİRA

Ev için küçük dekoratif eşyalar ya da hediyelik eşya almak için Mehmet Şevket Bey'in tercih ettiği yer Mercan Yokuşu'ndaki Şark Han. Kendi deyimiyle yüzde sekseni ıvır zıvır, yüzde 20'si ise çok sanatlı, işe yarayanı bulmak gerekiyor. Burada Hindistan'dan, Endonezya'dan, Çin'den, İran'dan, Afrika'da gelen hediyelik eşyalar var. Mehmet Şevket Bey Artemis Hediyelik Eşya'dan 25 liradan, pazarlıkla 20 liraya Çin'den gelmiş zarif bir dekoratif cam eşya, Özge Otantik El Sanatları'ndan Endonezya'dan gelmiş ahşap bir sandığı, sürekli müşterisi olduğu için 30 liraya, İkizler Ticaret'ten de Hint işi bir masa örtüsünü pazarlıkla 10 liraya alıyor. Bu örtüyü misafirleri geldiğinde kenarda köşede duran kitaplarının üzerine atarak hem gizleyeceğini hem de hoş bir görüntü oluşturacağını söylüyor. Bereket Ticaret'ten de zigon sehpa takımını soruyor. Burada ince ince işlenmiş masif ahşap eşyaları uygun fiyatlara temin edebilirsiniz. Eygi, Mısır Çarşısı'nın arka taraflarına da gidilebileceğini söylüyor. Buradan 13 liraya aldığı üzeri sim işlemeli bir Hindistan yastığının başka bir yerde 85 lira fiyatla satıldığını görmüş.



20 BİN LİRALIK PALTO NEREDEN 100 LİRAYA ALINIR

Sıra geliyor, Lama tüyünden yapılmış paltoya. Mehmet Şevket Bey, bu kumaşın çok değerli ve asil olduğunu, eskiden Türkiye'de hiç bulunmadığını söylüyor. Şimdi birkaç yerde satılıyormuş. Bu paltolar için Mehmet Şevki Bey bizi ister inanın, ister inanmayın, Topkapı Sur içinde bir dükkana götürdü. Karabulut Giyim. Buradaki paltolar Almanya'dan getirtiliyormuş. Deve tüyü, Lama tüyü paltolar, lüks mağazalarda binlerle ifade edilen rakamlara, Altaylı'nın ifadesiyle 20 bine çıkan fiyatlara satılırken, burada 100 lira. Gayet şık. Üstelik pazarlık payı bile var. Mehmet Şevki Bey buradan da beğendiği bir paltoyu aldı.



SOSYETE BİLE TAHTAKALE'DE

Giyim kuşam için Tahtakale'nin tercih edilebileceğini söyleyen Mehmet Şevki Bey, “Enayi değilim ki 10 misli fiyata alayım. Birkaç ceket aldım 22 liraya, 500 liraya alamazsın, bir sanat eseri.” diyor. Tahtakale'de Eryemiş Hanı'nın üst katında bayanlar için harika mantolar olduğunu da ekleyen Mehmet Şevki Bey, sosyeteden mankenlerin bile buraya gittiğini anlatıyor. Vakko'nun müdürleri bile İngiliz ceketi için oraya gidiyormuş. Mehmet Şevket Bey'in bir tavsiyesi de ihraç fazlası, ya da ufak tefek defosu olan şeylerin defosu gözükmeyenlerinin ya da ufak bir tamiratla kullanılabileceklerin alınması. Aksaray'da bir handan da 10 liraya bir ceket aldı Mehmet Şevket Bey.



AYAKKABI BALAT'TAN ALINIR

Mehmet Şevket Bey İstanbul'daki en ucuz ve kaliteli ayakkabının Balat Eski Kasaplar Sokak'taki Uysal Kundura'da olduğunu söylüyor. Sadece erkek ayakkabısı satan dükkanın dışında tabela yok. Buradaki ayakkabılar çeşitli markaların seri sonu satışları, fiyatları da 90 lira civarında. Beyazıt'taki İplikçi Han ise ayakkabı cenneti gibi. Kaliteli ayakkabılar 30 liradan başlayan fiyatlarla satılıyor. Antika ya da kullanılmış bazı mobilyaları mahalle arasında eski mobilya satan yerlerden almayı tavsiye ediyor Mehmet Şevki Bey. Bu dükkanlar ise Tarlabaşı'ndan Yenişehir semtine inen ara sokaklarda. Meyve ve sebze için de Balat'ta Pazar günleri kurulan İnebolu Pazar'ına gelmeniz gerekiyor. Hem ucuz hem organik.



Ana caddelere değil, ara sokaklardaki lokantalara ve mağazalara gidin


# Bir bilene sorup, tavsiye ile gidilirse daha iyi olur.


# Pazarlık yaparsanız, daha ucuza alışveriş yapabilirsiniz. Bazen iki bin liralık malı bin liraya alırsınız.


# Ana caddelerden çok ara sokaklardaki lokantalara, mağaza ve dükkanlara gidin. Ana caddedekiler ödedikleri yüksek kiralar nedeniyle pahalıdır.


# Sürekli alışveriş yaptığınız yerden yaparsanız, esnaf size iyi maldan verir.


# Piyasaya yeni çıkan markaları tercih edin. Bu markaların malları, piyasada tutunmak için iyi ve ucuzdur.



Şu an giydiği ayakkabıları 45 liraya aldığını söyleyen Mehmet Şevket Eygi'ye göre İstanbul'daki en kaliteli ve ucuz ayakkabıları Balat'ta bulunuyor. Mehmet Şevket Bey Şehremini'de Mevlana Kapı Caddesi'ndeki Odabaşı Börekçisi'nde bize öğle yemeği ısmarladı. İstanbul'un en iyi çiğbörekçisi dediği Odabaşı'nda gerçekten lezzetli çiğbörekler yedik. 4 kişi, ayranlar da dahil 17 lira tuttu.

Yeni Şafak-Pazar



NAMAZI DOĞRU KILMAK

Etiketler:

Eğer namaz, kötülükten alıkoymuyorsa, doğru kılınmıyor demektir.
Tedavisi olmayan dert ve hastalık yoktur. Bilinmiyordur o ayrı bir şey. Her hastalığın çaresi olduğunu, kâinatı yoktan var eden Allahü teâlâ tarafından, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz haber veriyor.
Buyuruyor ki:
(Allahü teâlâ, devasını, çaresini vermediği hastalık, dert yaratmadı. Bilen bildi, bilmeyen bilmedi. Yalnız ölüme çare yoktur.) [Taberani]
(Her derdin devası vardır. İlacı kullanıldığında Allahü teâlâ şifasını verir.) [Buhari, Müslim]
(Ey Allah'ın kulları, tedavi olun. Allahü teâlâ, ilacını, devasını vermediği hiçbir hastalık yaratmadı. İhtiyarlık bundan müstesnadır.) [Ebu Ya'la, İbni Hibban]
İçki, zina, hırsızlık, eşcinsellik gibi her türlü günahın tek ilacı vardır. Bu ilaç Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Bu ilacı kullanan her Müslüman, alışkanlık haline gelen, bağımlısı olduğu büyük günahlardan mutlaka kurtulur.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Namaz, münker ve fahşadan [edepsizlikten, akla ve dine uymayan esrar, içki, zina, livata, eşcinsellik gibi her türlü kötülükten, her türlü günahtan] alıkoyar.) [Ankebut 45]
Bir genç, namaz kılar ve her türlü kötülüğü de yapardı. Bu gencin durumu Resulullaha bildirilince, (Bir gün namaz, onu diğer günahları işlemekten alıkoyar) buyurdu. Aradan çok zaman geçmedi. O genç günahlarına tevbe etti, iyi hâl sahibi oldu. Beş vakit namazı mutlaka kılmalı.
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Her hastalığın, her derdin şifası vardır, kalbin şifası ise, zikirdir, Allahü teâlâyı anmaktır.) [Deylemi]
Zikrin yani Allahü teâlâyı anmanın başında, namaz gelir.
Bir âyet-i kerime meali:
(Namaz, her türlü kötülükten, alıkoyar. Çünkü zikrullah [namaz kılmak] elbette en büyüktür. [En büyük ibadettir]) [Ankebut 45]
(Zikrullah, namazdır. Namaz diğer ibadetlerden daha büyüktür.) (Beydavi tefsiri)
(Onlar ayakta, otururken, yanları üzerine yatarken Allah'ı zikrederler.) [Al-i İmran 191]
(Namazı, gücü yeten ayakta kılar, ayakta kılmaktan aciz olan oturarak kılar, bundan da aciz olan, yatarak ima ile kılar demektir.) (Bahr-ür-raık)
Eğer namaz, kötülükten alıkoymuyorsa, doğru kılınmıyor demektir.
Bir hadis-i şerif meali:
(Bir kişinin namazı, onu kötülüklerden alıkoyamıyorsa, [namazın şartlarına riayet etmeyip doğru kılmadığı için] Allah'tan uzaklığı artar.) [Taberani]
Böyle bozuk namaz kılacağına, hiç kılma dememeli, böyle kılacağına, doğru kıl demelidir.
Bu inceliği iyi anlamalıdır. Şartlarına tam riayet edemeyen de, namaza devam etmelidir. Namazı doğru kılabilmek için önce itikadın düzgün olması şarttır. Daha sonra diğer şartlar gelir.
Bu şartlara riayet eden, mutlaka her türlü kötülüğü bırakır.



DİNÇ BİR BEYİN İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

Etiketler:

İngiliz The Times gazetesi dinç bir beyin için yapılması gerekenleri açıkladı

İşte uzmanından zinde beyin önerileri
İngiliz The Times gazetesi, Oxford ve Harvard üniversitesi bilimadamlarının “beyni genç tutmak” üzerine yaptığı araştırmaları yayınladı. Zinde bir beyin için:

Terleyin: Egzersiz, verimli çalışmak için bol oksijene ihtiyaç duyan beyin hücrelerinin gıdası gibidir. Böylece beynin öğrenme ve hatırlama becerisi güçlenir.

Balık yiyin: Yüksek Omega-3 içeren sardalya ve ton gibi yağlı balıkları tüketmek zekayı attırır. Konsantrasyon ve okuma yeteneğini geliştirir. B vitamini ve protein açısından zengin besinler de seratonin içerdiği için beyindeki iletişim hızlanır.

Lavanta koklayın: Lavanta kokusu işe konsantrasyonu artırır. Özellikle öğle aralarında, çalışmaya başlamadan önce lavanta koklayın.

Mola verin: Uzun ve aralıksız çalışma saatleri ters etki yaparak beynin verimini düşürür. Araştırmalar her 40 dakikalık çalışmadan sonra 20 dakikalık ara vermenin, sonraki 40 dakikaya hazırlanmak için gerekli olduğunu savunuyor.

İyi bir uyku çekin: Gece 7-8 saatlik uyku beyin performansını en üste taşır. Ayrıca gün ortasında 30 dakikalık bir kestirme beynin şarj olmasını sağlar.

Sakız çiğneyin: Sakız çiğneme beyne giden kanı yüzde 20 artırıyor. Böylece hafızayı kuvvetlendirip, stresi azaltıyor.

Su için: Yüzde 80’i su içeren beynimiz su içmediğimizde küçülüyor. Bu sebepten her gün 1.5- 2 litre arasında su içmek gerekiyor.

Kırmızıya bakmayın: Kırmızı görmek özellikle sınavda başarıyı düşürüyor ve öğrencide motivasyon düşüklüğü yaratıyor.

Seks yapın: Orgazmla sonuçlanan bir seks veya hamilelik süreci, kadınların beyinlerindeki prolaktin hormonunun ve beyin hücrelerinin artmasını sağlıyor.

Sıcak çikolata için: Yatmadan önce içilecek bir bardak sıcak çikolata zekayı arırıyor. Kakao özellikle yaşlıların zihnini açıyor.

Rock dinleyin: Araştırmalar rock müziğin de, klasik müzik kadar öğrenmeyi ve konsantrasyonu artırdığını gösterdi.

Rahatlayın: Rahat bir yere oturup gözlerinizi kapayın ve ayaklarınızdan boynunuza kadar tek tek kaslarınızın gevşediğini hissedin. Gerginliği atmak, sınavdaki başarınızı yükseltecektir.

Yetenek geliştirin: 6 yaş grubu üzerinde yapılan araştırmalara göre müzik ve resim gibi konularda eğitim gören çocukların IQ’ları daha yüksek oluyor.

Sınırlı teknoloji: SMS ve e-mail’i fazla kullanmak ve çok televizyon seyretmek zeka seviyesini düşürüyor.

Beyin jimnastiği yapın: Akıl oyunları oynayarak, bulmaca ve zeka testleri çözerek beyninizi zinde tutabilirsiniz.

Alkol almayın: Alkol beyin hücrelerini öldürerek, öğrenme ve hafıza bölgesine zarar verir.

Derleme: Vatan gazetesi



ARABA SÜRÜŞ TEKNİKLERİ

Etiketler:

Sol Ayak Freni

Sol ayak freni, önden çekişli otomobillerin etkin ve süratli biçimde kullanılabilmesi açısından en önemli sürüş tekniklerinden birisidir. Sıklıkla yarış sürücüleri tarafından kullanılmaktadır. Sağ ayak alışıldığı şekilde gaz pedalına basılı durumdayken sol ayağın da fren pedalına basmasıyla uygulanmaktadır. Bu teknik aşağıda sıralanan durumlarda kullanılmaktadır.

Aracın istenilenden az dönmeye (understeering) başladığı durumlarda (basit olarak önden çekişli bir araca viraj içerisinde gaz verilmesi durumunda veya çok hızlı olarak viraja girildiğinde) dönüş yarı çapını küçültmek.


Aracın çok fazla zıplamaya meyilli olduğu engebeli yüzeylerde zıplamayı sınırlandırmak

Turbo otomobillerde yavaşlamak için gazdan ayağı kaldırmaya gerek bırakmaması sonucu turbo basıncının düşmemesi ve aracın daha çabuk süratlenmesini sağlamak..

DİKKAT !

Şu unutulmamalıdır ki bir yarışçı özel etap içerisinde sadece ve sadece daha hızlı gitmeyi düşünür. Şehir trafiğinde ise sürücünün kendisinin ve çevre araçlardaki sürücülerin güvenlikleri en önemli unsurdur. Dolayısıyla burada anlatılanları şehir içi trafiğinde denemek yüzde 90 bir kaza ile sonuçlanacaktır. Trafik kazalarının şakası olmadığı açıktır.

Ayrıca fren lambalarının sürekli yanması arkadan gelen sürücüyü şaşırtabilir ve bir kazaya sebep olabilir veya lambanın önündeki pleksiglas stop camı da eriyebilir. (Bu çok önemli değil..:-))

Bunlara ek olarak fren balataları ve diskleri çok daha hızlı biçimde aşınacak, fren sistemi aşırı ısınacak, fren hidroliği kaynayarak frenlerin "şişmesine" sebep olacaktır. Yanı kısaca aracın servis ihtiyacı ve maliyeti büyüyecektir.

Ralli parkurlarında edindiğim şahsi tecrübelerime dayanarak söyleyebileceğim son şey eğer sol ayak fren esnasında sağ ve sol ayaklarınızın işlevlerini karıştırırsanız sonucun epeyce acıklı olabileceğidir. Bu nedenle iyice ustalaşmadan kullanılmaması yerinde olacaktır.

İLK UYGULAMA

Evet bu kadar yeter.. Hala vaz geçmediyseniz öncelikle debriyaja basmaktan hissizleşmiş sol ayağınızı biraz çalıştırmak gerekli.. Bunun için boş bir asfalt yol bulun ve yaklaşık 30-40 km/h hızla giderken sol ayağınızı YAVAŞÇA fren pedalının üzerine koyarak aracınızı yavaşlatmayı deneyin.. İlk denemede çok kolay olmadığını göreceksiniz.. Eğer bir otomatik vitesli araba bulabilirseniz bu iş daha kolay olabilir.

Direksiyonu kırdıktan sonra sertçe el freni çekildiğinde ne olacağı iyi kötü bilinmektedir. (bilinmiyorsa yine boş tercihen toprak bir araziye ve 30-40 km/h sürat!!!:-))

Burada yapılan, ön tekerlekler halen dönüyorken arka tekerleklerin kilitlenmesi ve bu şekilde yol tutuşlarının azaltılarak, direksiyonun ani kırılması sonucunda ortaya çıkan merkezkaç kuvvetinin etkisiyle arabanın arka tarafının savrulmasıdır. Bunun dışarıdan görünüşü ise oldukça küçük yarı çaplı bir dönüş hareketidir. Bu teknik sıklıkla yarışlarda çok keskin U virajların dönülmesinde kullanılmaktadır.

Sol ayak fren de sanki el freni çekilmişçesine aracın arkasının savrulmasını sağlayacaktır. Ancak çok daha hassas bir kontrol yapmak mümkündür. Öncelikle ön tekerleklerde motor gücü bulunduğundan ve gaza basılmaya devam edildiğinden ön tekerlekler dönmeye ve yol tutmaya devam edeceklerdir. Arka tekerlekler ise fren pedalına basıldığı oranda tutulacaklar hatta kilitleneceklerdir. Böylece aracın dönüş yarı çapı küçültülebilecektir. Viraj içinde gaz ve fren pedallarıyla oynayarak istenilen çizgide kalmak mümkündür. Frenden ayak kaldırıldığında dönüş yarı çapı büyüyecek, fren pedalına basınç uygulandıkça da küçülecektir.

PRATİK ÇALIŞMA

Eh kolay görünüyor değil mi? Artık mevsime göre toprak veya buz zeminli ve etrafta çarpacak bir şeyler bulunmayan bir alana gitme zamanı geldi.. Bir kaç koni veya plastik kutu ile kendinize virajlar hazırlayıp önce bu parkuru sol ayak fren yapmadan normal olarak geçin. Ancak bu esnada yavaşlamak amacıyla fren kullanmak istediğinizde sol ayağınızı kullanın. Sol ayağınızla istediğiniz hassasiyette fren yapamadığınız sürece sol ayak frenini başaramazsınız. Bu, başlangıç aşamasında yıllarca sağ elini kullanmış birinin sol eliyle yazmaya çalışması gibi uğraştırıcı bir işlemdir.

Şimdi değişik bir şeyler yapma zamanı.. Viraja girdikten sonra motor gücünü kesmeksizin (gaz pedalı basılı halde) sol ayağınızla fren uygulayın. Eğer doğru yaptıysanız arabanın arkasının viraj dışına doğru kaydığını hissedersiniz. Dönüş tamamlandığında (arabanızın burnu girmek istediğiniz yönü gösterdiğinde) direksiyonu toplayıp, freni bırakmalı ve gaza basarak yola devam etmelisiniz.

Eğer doğru yaptıysanız arabanızın arkasının ön tekerleklerinin etrafında (pivot noktası) nasıl döndüğüne şaşıracaksınız. O yüzünüzdeki şaşkın gülümsemeyi silip tekrar ve tekrar deneyerek aracınız üzerinde tam hakimiyet kuracak yani arkasını tam istediğiniz noktada istediğiniz kadar kaydırabilecek şekilde becerinizi arttırabilirsiniz.

İlk denemelerinizde muhtemelen elde edebileceğiniz tek sonuç sadece arabanın viraj içinde yavaşlamasıdır. Daha az fren kullanarak tekrar deneyin, ne kadar az bir basınç gerektiğine şaşıracaksınız. Ayrıca önce direksiyonu kırıp aracı viraja soktuktan sonra fren uygulamayı unutmayın. Buradan 200 km/h ile gelip viraja girdikten sonra fren uygulanması gerektiği anlaşılmamalıdır. Böyle yapılırsa sonuç en azından unutulmaz bir spin ve muhtemelen ciddi bir kaza olacaktır. Söylenmek istenen; hızı makul bir seviyeye düşürmek için uygulanan frenaj (sol veya sağ ayakla) bittikten sonra araba viraja sokulup sonra kontrol amacıyla sol ayak fren uygulanmalıdır.

İlerleyen zamanda sadece dönüşler yerine ardarda iki virajdan oluşturacağınız S ler ile çalışmaya devam etmelisiniz.

Sol ayak freni uygulamayı öğrendiğinizde aracınızı asla düşünemediğiniz kadar güvenli ve hızlı biçimde kontrol edebileceğinizi fark edeceksiniz. Ancak başarısız denemelerin cesaretinizi kırmasına izin vermeyin. Çalışmaya devam edin ve aniden kolaylaşıverdiğini göreceksiniz.

Kaynak: Azmi Demirel'in Motorsporlari Sayfasi

Sürüş Pozisyonu

Kontak anahtarini bile çevirmeden önce ilk hazirlamaniz gereken seylerden biri dogru koltuk pozisyonudur.Buna çogunlukla fazla dikkat edilmez, veya yanlis örnek alinir ve daha zayif araba kontrolü ve adele kasilmalarina sebep olur.

Eger çesitli yaris otomobillerine bakarsaniz degisik sekillerde oturus pozisyonlari oldugunu fark edersiniz.Açik tekerlekli CART ve Formula arabalarinda genelde sürücü yatar pozisyonda olup kollari gergindir (aslinda degildir).Tam kaporta kaplamasi olan NASCAR türü yaris arabalarinda ise söför daha dik ve neredeyse direksiyona yapismis durumdadir. Bu pozisyonlarin hiç biri binek otomobillerinde kullanilmasi gereken dogru oturus biçimi degildir. Açik tekerlekli yaris otomobillerinin gövdesi derin ve kokpit çok dardir.Bu durum sürücünün oturus pozisyonunu belirler.Sürücünün bacaklari dizde hafif bir açiyla neredeyse uzanmis pozisyondadir ve ayaklar neredeyse kalçalarin altindadir.Bu araçlarin pedallari neredeyse birbirine deyecek kadar yakindir.Pedallar bileginizi germe hareketinden birazcik fazla güç gerektirir.Sürücünün kollarini oynatabilmesi için çok az yer vardir fakat direksiyonu çevirmek için çok az bir döndürme yeterlidir.

Açik tekerlekli otomobillerde fonksiyon (sürücünün oturus pozisyonu ve kontrol operasyonu) aracin formuna (derin ve ince kokpit) göredir.

Dogru koltuk ayari için üç dikkat edilmesi gereken madde vardir.Bunlarin her biri asagida maddeler halinde genis olarak açiklanmistir.Binek otomobillerde pedal veya direksiyon sekli sizin yapiniza göre dogru yapida veya uzunlukta olmayabilir.Fakat biraz fedakarlik edilip dengeli bir dogru oturus pozisyonu bulunabilir.Üzerinde para harcadiginiz yaris otomobillerinde veya cadde otomobillerinde pedal kollari veya degisik çaplarda ve derinliklerde direksiyon modifiyeleri ile mükemmel oturus pozisyonu saglanabilir.

Madde 1

İlk madde koltuga oturmak, koltuga oturuldugunda ürücünün arkasi koltugun arkasina dik durumda olmali sürücünün kalçasida koltugun arkasinda ve altinda olan kesimlerin ortasina sikismis olmalidir.Bacaklarin içi koltugun zeminiyle temasta olmalidir.Bu pozisyonun amaci sürücünün vücudu ve koltuk arasindaki temasi en yüksek düzeye çikarmaktir.Bunun güvenlik açisindan yararlari yaninda da sürücüye en zahmetsiz kullanimi saglar.

Madde 2

İkinci madde kol pozisyonu.Yukarda tarif edildigi sekilde oturuldugunda sürücünün kollari tamamen uzanmis durumda bilekler direksiyonun üzerine konulabilecek uzaklikta olmalidir. Bu dönüslerde uzanmis kollarin hafifçe dirsekten bükülmesini saglar.Bu pozisyonun amaci dönüslerde kollarin çok bükülmemesini saglamaktir (omuzlar direksiyon tamamen çevrilip kollar çapraz pozisyonda iken bile kalkmayacak sekilde olmalidir).Çok uzatilan ve gerilen kollar çabuk yorulmaya sebep olup sürücünün direksiyondaki titresimleri hissetmesini de önler.

Madde 3

Üçüncü madde ise bacak pozisyonu.Bacaklar herhangi bir pedal komple ayak parmaklarinin altindaki eklemli kisim basildiginda (ucuyla degil), dizlerden bükülmüs olmalidir.Bu kollarda da oldugu gibi gerilmeyi engellemek içindir. Bununla birlikte bir sürü oto meraklisi binek otomobili kullanmaktadir, bunun için dizlerin konsol altina ya da direksiyonun altina yapisik olmamasina dikkat etmek gerekir.Hatta birkaç santim bosluk olmasi kaza aninda yaralanmayi önlemek açisindan çok yararlidir.Sag bacak için daha fazla diz mesafesi ayirmakta yarar vardir.Böylece topugunuzun frende ve ayaginizin ucununun gaz pedalinda olmasini saglayip topuk-ayak ucu seklinde vites düsürebilirsiniz.

El Freni ile Viraj Dönmek

90o ve üzerindeki sert ve uzun virajların dönülmesinde veya aracın gidiş yönünün ani olarak değiştirilmesi gereken durumlarda (el freninin arka tekerlekleri tuttuğu araçlarda) el freni kolu çekilerek arka tekerleklerin kilitlenmesi sonucunda aracın arkasının kayması sonucu dönüş yarı çapını küçültmek mümkündür.
Yarış arabalarında özellikle lastiklerin yeri çok sağlam tuttuğu asfalt zeminde dahi sürücünün arka tekerlekleri kolayca kilitleyebilmesi için hidrolik el freni pompaları kullanılmaktadır. Standart arabaların çoğunda bulunan mekanik (telli) el freni donanımları ise toprak ve mıcır zeminde yeterli işlev görmesine rağmen asfalt zeminde ciddi kuvvetlere gereksinim duymaktadır.

Araç viraj girişine gelindiğinde frenaj tamamlanmış olmalı ve araç istenilen hızda ve viteste bulunmalıdır. (Büyük çoğunlukla bir veya iki vites küçültülmelidir.) Daha sonra sert bir direksiyon hareketiyle aracın burnu viraja sokulmalı ve hemen el freni kuvvetle çekilerek meydana gelen merkezkaç kuvvetinin aracın arka kısmını savurması sağlanmalıdır. Bu işin en kolay kısmını teşkil etmektedir. Eğer zemin toprak, çamur veya mıcır ise düşük hızlarda bile aracınız hızla virajın içine doğru yönelecektir (oversteering) bundan sonra el freni bırakılıp direksiyon ve gaz pedalının aynı anda kullanılmasıyla aracın burnunu virajın gidiş istikametinde tutmak gerekmektedir. Bunun için çoğu zaman direksiyonu toplamak ve hatta dönüşün sonuna doğru virajın aksi istikametine doğru çevirmek gerekebilir. Bu işlemler son derece kararlı ve şaşmaz bir biçimde gerçekleştirilmelidir. Aksi halde atılan bir spin çok daha ciddi zaman kayıplarına neden olacaktır. Bu nedenle denemelere de çok düşük hızlarla başlanmasında sayısız yarar vardır.

El freni çekildiği esnada kolu tepesinde bulunan ve el freninin boşaltılmasını sağlayan düğme sürekli olarak basılı tutularak el freninin kilitlenmesinin önüne geçilmelidir. Yarış arabalarında çoğunlukla bu düğme sökülmüştür.

DİKKAT!

Bu yöntem bilerek aracın dengesini bozmak ve arka kısmını savurmak esasına dayanır. Yeterli ustalığa ulaşılmadan yapılacak böyle bir hareket, etraftaki çarpılabilecek her şeye çarpma riski taşımaktadır. Bazı insanların arabalarını ailelerinin bir ferdi olarak gördüklerini ve haklı olarak “pardon!” cevabını yeterli bulmayacaklarını unutmayın. Bu tür denemeler için trafiğe kapalı ve ağaçsız!! boş alanlar seçilmesi sonradan pişman olmanın önüne geçebilir. Ancak takla ve yangın gibi tehlikeler daima vardır. Bu nedenle tek başınıza ıssız bir yerde bu tür denemeler yapmak da riskli bir davranıştır.

PRATİK ÇALIŞMA

İlk denemeler için toprak alan üzerine koyacağınız bir plastik kukuleta veya bidonun etrafından U dönüşü yapmak önerilebilir. Burada el freninin çekili tutulduğu süre ve direksiyon/gaz kombinasyonu çalışılmalıdır. Başlangıç için 30-40 km/h lik bir sürat fazlasıyla yeterli olacaktır. Yukarıda söylenenler önden çekişli bir araç için geçerlidir. Ancak arkadan iter araçlarda da büyük benzerlik vardır.

Not: Bu bilgiler sizi daha kanlı bir trafik canavarı haline getirmek amacıyla verilmemiştir. Yeteneklerinizi gösterebileceğiniz yerlerin yarış pistleri olduğunu unutmayınız.

Görüş Alanı

Araba kullanmayı öğrenirken büyük ihtimal ilk öğrendiğiniz şey nereye gideceğinize bakmaktır.Size öğütlenenler genelde "Karşıdan gelen trafiğe bakma seyir ettiğin şeritteki arabaları izle","Ortada yolu bölen şeritlere değil arasındaki yola bak","Etraftaki duvarlarları değil önündeki şeridi izle" dir.
Hepsi güvenli ve pratik öğütlerdir ve aynısı yarışlar için de geçerlidir.Eğer bir spor yaptıysanız veya seyrettiyseniz hangi spor olursa olsun oyuncunun yaptığı ise değil devamlı ileriye baktığını görürsünüz.Basketbol futbol oyuncu topu veya sopayı nasıl tuttuğuna bakmaz. Bunun yerine oyun alanıda gideceği yere yada pas atıcağı yere bakar. Oyuncunun görüş alanı önündeki birkaç metre değil önünde ve arkasındaki alandır.Oyuncunun görüş alanı ne kadar fazla ve kontrolündeyse rakiplerden kurtulma, gideceği yolu planlama ve diğerlerinin hareketlerini önceden tahmini o kadar başarılıdır.

Oyuncunun kontrolündeki uzaklık ve alanın büyüklüğü o oyuncunun görüş alanıdır.Bu iki onemli becerinin birleşimini gerektirir.İlk önce oyuncu etrafındakilerden ziyade önündeki alana bakmalıdır.Nerde olduğuna değil nereye gitmek istediğine bakmalıdır.İkincisi ise insan gözünün odaklanabildiği alan ufak ta olsa (göz görebildiği alanın sadece küçük bir bölümüne odaklanabılır) oyuncu odaklanmadiği yerlerdeki aktiviteleri de ayırt etmelidir. Bu beceriler sürücülükte de çok kritiktir.Arabalarla dolu olan bir parkurda derece için ortada olmalıdır ama aynı zamanda boş parkurda gidebildiği en yüksek hızda giden bir arabayı yönetmek için de aynı becerileri gerektirir.

Yeterince tecrübesi olmayan sürücülerin öndeki arabaya "tünel görüşü" ile odaklanması (tünel görüşü:Bir yere dikkatlice odaklanıp başka hiç birşey görmemek) gibi bir eğilimleri vardır.Bu doğal bir reaksiyondur.Sürücünün düşünmesi gereken bilgilerin çokluğu sürücüyü boğabilir ve aracın önünde ne olduğuna konsantre olmak çok basittir.İleriye bakmak daha fazla bilgi almak demektir.İlk başta çok zor olabilir.Ama sürücü vites değiştirme, frenleme ve çekiş örnekleme becerilerini arttırdığı ve bunları otomatikman düşünmeden yapmaya başladığı noktada görüş alanını geliştirmek için gerekli zamanı bulur.Günlük yaşamımızdan bir örnek vermek gerekirse bu becerilerle ilgili;Kaldırımda yürüdüğünüzü ve herkezden hızlı yürümeye calıştığınızı düşünün. Bunu nasıl yaptığınızı düşünün. Bunu bilinçli yapsanız da yapmasanız da beyniniz önünüzdekilerin hareketlerini önceden tahim etmeye calışır.Hızınızın ritim ve zamanlamasıyla birlikte diğer insanların hızı ve pozisyonunu beyniniz alır ve arada olacak ve sizin geçmenizi sağlayacak boşlukların nerede ve ne zaman olacagını hesaplar. Bu hesaplamaların zamanında ve kullanışlı olması için bulunduğunuz yerden daha ileriye bakmak gerekir.Ne kadar hızlı gitmek isterseniz o kadar uzağa bakmanız gerekir. Eğer yere veya önünüzdeki birkaç metreye bakarsanız insanlara çarpmaya başlarsınız. Etrafınızaki binaları çevreyi farkında olup ileriye bakarak ve etrafınızdaki değişen kosulları tahminle insanlarin arasından akıcı bir şekilde geçebilirsiniz. Vücudunuz otomatikman hızını ve pozisyonunuzu değiştirip insanlardan sakınmanızı sağlar.
Aynı teknik parkurda araç kullanmak için de geçerlidir. Sürücü nerde olduğuna odaklanamaz. Parkurda nerede olmak istediğine odaklanmalidir. En sorunsuz ve hızlı şekilde virajı veya virajlar topluluğunu alabilmek için beyniniz parkurun yeterince ilerisindeki durumun bilgisini almalı buna göre en sorunsuz çizgiyi hesaplamalı ve ne şekilde pedal ve direksyona kumanda edeceğini tahmin etmelidir.

Virajda araba kullanmak dört aşamadan oluşur ve sürücünün bu aşamalardan en az iki olmasa da birini yapmasını gerektirir.İlk aşama virajdan önceki fren noktasidir. İkincisi içeri dönüş noktası, üçüncüsü viraj alış noktası, dördüncüsü ise çıkıştır. Eğer sürücü virajı alırken sadece arabanın bulunduğu aşamaya odaklanırsa en sorunsuz ve en hızlı şekilde alamayacaktır virajı. Tek ve akıcı bir çizgi yerine her aşama süpriz gibi gözüküp düzensiz ve dört değişik çizgide alınır viraj.

Virajlarda arttırılmış görüş alanını kullanmayı tarif etmek için uzun düz yoldan sonraki tipik bir virajı ele alacağız. Viraja yaklaştıkça odaklanma noktanız fren yapma noktası olacaktır. Fren noktasına ulaşmadan birkaç araba boyu önce gözleriniz içeri dönüş noktası odaklanması gerekir. İleriye bakarken odaklanma dışındaki görüş açınızla fren noktasına geldiğinde frene basmaya başlayacaksınız. Gözleriniz hala dönüş noktasına odaklanmış olarak birkaç araba boyu yaklaşılır dönüş noktasına ve bu sırada viraj alış noktasına odaklanmaya başlanır. Gözleriniz virajı alış noktasına odaklanmışken yine gözünüzün odaklanmamış olan açısı ile içeri dönüşe başlarsınız. Virajı alış noktasına yaklaşırken birkaç araba boyu kalana kadar odaklanmayı sürdürün ve sonra her zamanki gibi bir sonraki aşama olan çıkış noktasına odaklanmaya başlayın. Çıkış noktasına odaklanmışken virajı almanız gerekir. Çıkış noktasına yaklaştıkça önünüzdeki alana bakıyor olmalısınız ve bir daha odaklanma dışındaki görüş açınızı kullanıp çıkış noktasına eriştiğinizde virajdan çıkmalısınız. Viraja göre bazı durumlarda birkaç aşamaya birden konsantre olmanız gerekebilir ve bunların hepsini odaklanmış olmayan görüş açınızla almanız gerekebilir. Odaklanırken aynı anda odaklanmış olmayan görüş açınızı kullanmak biraz çalışma gerektirir.

Bir süre bu teknik sizi odaklanmış olmayan görüş açınızdan emin olmadığınız için yavaşlatabilir viraj alışlarınızı. Fakat bu tekniğe bir kere alışıldığı zaman siz de göreceksiniz ki her aşamadaki başarınız artacak ve daha önce alınabilecek en yüksek süratle aldığınızı zannettiğiniz virajları daha hızlı alacaksınız. Bu teknikleri geliştirmek birkaç haftanızı alabilir, ama vazgeçmeyin.

İleriye bakma alışkanlığını geliştirmek için, her zaman ön camın ortasından sonraki yüksekliğe bakmayı ihmal etmeyin. Birkaç egitimci bunu size hatırlatmak ve ileri bakma alışkanlığı kazandırmak için camınıza seloteyp bile koymanızı önerebilir. Boş alanlarda bakış açınızı sabit tutmayı öğrenin ve odaklanmayan görüş açınızla görmeye alışın.

Limited Frenaj

Doğru frenaj yapabilmek ciddi bir beceri işidir. Yavaşlamak istediğinizde fren pedalına basarsınız. Eğer daha çok yavaşlamak istiyorsanız pedala biraz daha kuvvetli basarsınız. Bu yaklaşım şehir içi trafiğinde gezinirken oldukça yeterli olacaktır. Ancak yüksek performanslı bir sürüş esnasında hızınızı istediğiniz oranda ve mümkün olan en kısa sürede düşürmeniz önem kazanır.

Eğer fren pedalına gereğinden az basıyorsanız frenaja daha erken başlamanız gerekecek bu da fren mesafenizi ve sürenizi uzatacaktır. Bunun aksine frene gereğinden fazla bir kuvvetle basmak da tekerleklerinizi kilitleyecek, direksiyon kontrolünüz kaybolacak, fren mesafeniz uzayacak ve lastiklerinizde düz bölgeler şeklinde aşınmalar meydana gelecektir. Bu durumlardan kaçınmak için yapılması gereken şey limit frenlemedir.


LİMİT (EŞİK) FRENLEME

Fren pedalına tekerleklerin tam kilitlenme noktasından bir parça daha az bir basınç uygulanarak yukarıda sözü edilen olumsuz durumların ortaya çıkmasını önlerken fren mesafesi ve süresini en az değerde tutmaktır.

Fren limiti bir çok parametreye bağlı olarak değişim göstermektedir. Bunları iki grupta toplamak mümkündür.

Fren limitini alçaltan (tekerleklerin daha kolay kilitlenebileceği) etkenler:

Meyil inme.
Sıklıkla tekrarlanan tümsekler ve çukurlar.
Gevşek yüzey kaplamaları (tozlu, mıcırlı ve toprak yollar).
Su, yağ, çiğ gibi kayganlığı arttırıcı etkiler.
Büyük kamber açıları ve yolun gidiş doğrultusuna dik yöndeki eğimi.
Aşırı sıcak veya soğuk lastikler


Fren limitini yükselten etkenler:

Meyil tırmanma.
Temiz ve kuru yol yüzeyleri
Uygun sıcaklıktaki lastikler


Yapılması gereken şey; sürüş esnasında yukarıdaki etkenlerin varlığını ve değişimini sürekli olarak izleyip değerlendirerek fren limitine olacak etkilerini göz önüne almaktır. Diğer bir değişle yol durumu değerlendirilmeli ve tekerlekleri kilitlemeksizin en yüksek fren gücü uygulanacak şekilde pedala uygulanan basınca karar verilmelidir.

SIKLIKLA YAPILAN FRENLEME HATALARI

Fren limitinin bilinmemesi dolayısıyla çoğu zaman erken ve hafif frenaj sonucu frenleme süresi ve mesafesinin uzaması nedeniyle zaman kayıpları artmaktadır.

Yukarıdakinin tersine çok geç ve sert fren yapmak da arabayı kontroldan çıkarabileceği gibi kıymetli yarış lastiklerini de duman haline getirecektir. (Bu durum daha çok başlarda olmaktadır. Yarış dergileri okumak yerine yarışmaya başlandıktan bir süre sonra geçer:-)).

Bu tür sert frenajların sonucu çoğu zaman virajın giriş noktası kaçırılabilmekte ve yoldan çıkma tehlikesi ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bir süre sonra lastiklerinizden "LAP LAP LAP" diye bir ses duyarsanız bu, lastiklerinizin bu tür kızaklamalar sonucu üzerlerinde oluşan düz bölgelerin yere çarpma sesi olabilir.

Önemli hatalardan birisi de viraj içerisinde dönüş esnasında fren yapmaktır. Bu düşük süratler için bir sorun teşkil etmez. Ancak yüksek performanslı bir sürüşte şık bir spin ve yol dışına çıkma ile sonuçlanabilir. Frenaj işlemi viraj öncesinde bitmiş, hız ayarlanmış olmalıdır. (Sol ayak freni hariç tabii). Fren pedalına kıracak gibi çok ani biçimde basmak, pompalamak, tekmelemek vs. faydasız hareketlerdir.

LİMİT FRENLEME EGZERSİZLERİ

Limit freni trafikte denemek gerçekten çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Küçük bir hata önünüzdekinin arkasından çarpmanıza veya arkanızdakinin size çarpmasına sebep olacaktır. Bu durum gerçekleştiğinde üzülmek veya pişmanlık bir işe yaramayacaktır. En iyisi kendinize boş ve tercihen kaygan bir yol bulmanızdır. Fren pedalına uyguladığınız basınca konsantre olmanız işinizi kolaylaştırabilir.

Kendinize bir işaret seçip bu noktadan sabit bir hızla (40-50 km/h ile başlayın) geçerken frene başlayın ve bunu en kısa durma mesafesini elde edene kadar tekrarlayın.

Daha sonra iki işaret arasında çalışmaya başlayacaksınız. Birinci işareti geçtiğiniz an fren pedalına sabit bir basınç uygulamaya başlayın ve araç durana kadar bu basıncı değiştirmeyin. Tam ikinci işaretin üzerinde durana kadar bu egzersizi tekrarlayın.

Not: Bu bilgiler sizi daha kanlı bir trafik canavarı haline getirmek amacıyla verilmemiştir. Yeteneklerinizi gösterebileceğiniz yerlerin yarış pistleri olduğunu unutmayınız. Bu alıştırmalar esnasında ve sonrasında arkanızdan gelen sürücülerin otomobil yarışçısı olmadıklarını ve sizin kadar iyi frenaj yapamama ihtimallerini unutmayın.

Heel And Toe Tekniği

Eğer yarı otomatik veya otomatik vites kutulu bir otomobiliniz yoksa heel and toe tekniği ile vites küçültmeyi öğrenmeniz faydalı olacaktır. Bu tekniğin amacı;
Vites küçültme esnasında ayak debriyajdan çekildiğinde ani bir motor freninin meydana gelerek arabanın dengesini bozmasının önüne geçmek. Kavrama esnasında ortaya çıkacak darbenin debriyaj, vites kutusu ve akslar üzerinde tahribat yapmasını veya ömürlerini kısaltmasını önlemektir.

Eğer gelecekte daha hızlı gitmeyi düşünüyorsanız bu tekniği kullanmaya ihtiyacınız olabilir.

VİTES KÜÇÜLTME

Bir viraja yaklaşırken öncelikle hızınızı düşürür ve viraj içi kontrol ve viraj çıkışında hızlanma için bir veya bir kaç! vites küçültürsünüz. Bu işlem esnasında muhtemelen ayağınız gazdan çekili olduğundan motor devri rölanti değerine kadar düşecektir. vitesi küçültüp debriyajdan ayağınızı çektiğiniz anda ise her ne kadar gaza tekrar bassanız da yarış tipi debriyajlar sizin yumuşak bir kavrama sağlamanızın önüne geçecektir. (Zaten sizin o anda bu kadar zamanınız olmayacaktır). Sonuç olarak kaygan zeminde arabanın kararlılığı bozulabilir veya kıymetli tahrik aksamınızdan (debriyaj, pirizdirek mili, vites kutusu ve diferansiyel ve akslarınız) bazı parçalar daha küçük parçalara ayrılabilir.

Eğer heel and toe tekniğini kullanmak istediğinizi düşünürsek, yukarıdaki durumda yapılması gerekenler

HEEL AND TOE TEKNİĞİ

Yine aynı viraja yaklaşıyorsunuz. Sağ ayağınız ile frene basarken sol ile debriyaja basıp vitesi küçültün. Bundan sonra sağ ayağınızın topuğuyla veya yanıyla (sağ ayağınızın burnu hala fren üzerinde kalacak şekilde bileğinizi bükerek) gaz pedalına hafifçe dokunup motoru hızlandırın ve debriyajı bırakın. Evet hepsi bu.. Böylece darbesiz ve yumuşak bir şekilde vitesinizi küçülttünüz..

Daha çok pist yarışlarında faydalı olacağına inandığım bu tekniği rallilerde uyguladığımı söyleyemem.. Sanırım bunun nedeni arabamın motorunun kompresyon değerinin etrafına dehşet saçacak kadar büyük olmaması, benim bu işi becerememem veya önden çekişli bir araba kullanıyor olmam nedeniyle özellikle keskin viraj girişlerinde arabanın arkasının hafiflemesi ve bir miktar kayarak daha kolay biçimde virajı dönmemi sağlaması.... .... Bahaneleri olabilir:-))

Bu tekniği kolaylıkla kullanabilmeniz için fren pedalı ile gaz pedalı seviyeleriniz birbirine yakın olmalıdır. En ideal durum kendinizi en rahat hissettiğiniz durumdur. Ayrıca pek çok sportif pedal kiti bu tekniği destekleyecek şekilde özel formlarda üretilmektedir. Ayrıca kullanılan ayakkabılar da çok büyük önem taşımaktadır. Tabanı çok dar ayakkabılar ile boşu boşuna vakit kaybetmeyin. Normal düz tabanlı bir yürüyüş ayakkabısı yeterli olacaktır. Tabii en iyisi pahalı bir sürücü ayakkabısı almak..:-))

PRATİK ÇALIŞMA

Yeniden malum geniş ve boş mekanınızdasınız.. Büyük daireler çizmeye başlayın ve vitesinizi 2 den 1 e düşürün. Bunu önce alıştığınız şekilde daha sonra da dahiyane heel and toe tekniğini kullanarak deneyin. 1-2 saat veya 3-5 yüz tekrardan sonra bu işi otomatik olarak yaptığınıza karar verdiğinizde bu sefer 3 den 2 ye düşmeye peşisıra 3 e çıkmaya ve yeniden 2 ye düşmeye başlayın. En çok bir ayda bu işi kusursuz derecede iyi yapabilirsiniz. Bu tür denemeleri trafiğe kapalı alanlarda yapmanızın herkesin sağlık ve !! mutluluğu !! için yerinde bir davranış olduğunu unutmayın.

SONUÇ OLARAK

Yarış hayatımda edindiğim en önemli tecrübe; kazaların hep beklenmeyen zamanlarda geldiği ve arabadan inildiğinde kestirilenden daha fazla hasar verdiğidir. Güvenlik açısından standart bir araba ile bir yarış otomobili arasındaki tek benzer nokta; her ikisininde dört tekerlekli olmalarıdır.

Not: Bu bilgiler sizi daha kanlı bir trafik canavarı haline getirmek amacıyla verilmemiştir. Yeteneklerinizi gösterebileceğiniz yerlerin yarış pistleri olduğunu unutmayınız. Bu alıştırmalar esnasında ve sonrasında arkanızdan gelen sürücülerin otomobil yarışçısı olmadıklarını ve sizin kadar iyi frenaj yapamama ihtimallerini unutmayın.
__________________